Türkiye bir fırsatı daha kaçırıyor

13.07.2005 Vatan

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 6 Temmuz günü Sun Valley'de ABD'nin önde gelen zenginlerine etkileyici bir konuşma yaptı ve İslam-terör ilişkisi üzerine çarpıcı açılımlar getirdi. 7 Temmuz sabahı basın toplantısına geldiğinde bir gün önceki heyecan ve coşkusundan, ama en önemlisi yaratıcılığından eser yoktu. Başbakan Londra saldırılarından dolayı duyduğu üzüntüyü samimi sözcüklerle dile getirdi, terörü çok açık ve sert bir şekilde lanetledi. Erdoğan'ın açıklamaları daha önceki terör eylemlerinden sonra söylediklerinin bir tekrarı gibiydi, yani "zayıftı. Ne var ki konuştuğum Erdoğan'ın danışmanları, onun uçağıyla seyahat eden genel yayın yönetmenleri ve diplomatlar Başbakan'ı "hayli sert" bulmuşlardı ve eleştirilerime karşılık "daha fazla ne diyebilirdi ki!" karşılığını verdiler.

Yumruğu masaya vurmalı
Kuşkusuz önce terörü lanetlemek gerekiyor, ama ardından da somut bir şeyler yapmak. Her kriz aslında bir fırsattır ve Londra bombaları Türkiye'ye birçok alanda eşsiz fırsatlar sundu, sunuyor. Her şeyden önce tüm dünya, Müslümanların içinden teröre karşı gür, güçlü ve etkili bir ses bekliyor, İslam dünyasının şeytanını hep dışarıda aramayı bırakıp kendisine de bakmasını, sıkı bir özeleştiri, arınma ve yenilenme süreci içine girmesini umuyor.
Bunu en fazla arzulayanların başında da terörün faturasının kendisine çıkarılmakta olduğunu fark eden "sıradan Müslümanlar" geliyor. Ama herkes yumruğu masaya vuramaz, vursa bile diğer Müslümanların ve Müslüman olmayan toplulukların dikkatini ve ilgisini çekemez. Çünkü İslam ülkelerinde meşruiyetini toplumdan alan rejim ve lider pek yok. Türkiye, Osmanlı'nın mirasçısı olması, laik yapısı, modernliği içselleştirmiş olması ve Batı ile köklü ve yoğun ilişkileri nedeniyle, kim ne derse desin öncülük özelliğine sahip ender ülkelerden biri.

ABD politikaları tıkanıyor
Peki Türkiye ne yapabilir? Son dönemlerde işaretleri verildiği gibi, Washington'un tüm dünyaya dayattığı "teröre karşı topyekun savaş" stratejisinin islam dünyasındaki "baş uygulayıcısı" olmanın kimseye bir şey kazandırması beklenemez. Çünkü Amerikan politikaları hem tıkandı, hem de Irak'da olduğu gibi, terörü de besleyebiliyor. Washington'un "kalpleri ve zihinleri kazanmak" için piyasaya sürdüğü ve sık sık adını değiştirdiği İslam dünyasını "demokratikleştirme" projesinin de en azından orta vadede sonuç alması söz konusu değil.

Global aktör olabilir miyiz?
Halbuki Türkiye, AB perspektifini kaybetmeden, Batı ile İslam dünyasının teröre karşı hep birlikte yeni, yaratıcı, işe yarar stratejiler geliştirmesine ciddi olarak katkıda bulunabilir. Ama bunu yapabilmesi için ulusalcılığı bir kenara bırakıp "uluslarötesi" düşünebilmesi lazım. Örneğin ilki 11 Eylül'den sonra yapılan Çırağan Sarayı'ndaki AB-İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) zirvesi KKTC'ye kıyak geçme kaygısı nedeniyle son anda iptal edilmişti.
Bir başka sıkıntı yaratan nokta da, El Kaide söz konusu olduğunda hemen PKK sorununun da masaya getirilmek istenmesi. Tayyip Erdoğan ve dolayısıyla Türkiye global teröre karşı, bir medeniyetler savaşının çıkmasını engellemek ve bu yolla Müslümanları, İslam dini ve kültürünü korumak için çok şeyler yapabilirdi, hâlâ yapabilir. Ama devleti ve toplumuyla, daha kendi topraklarındaki eylemlerle yüzleşemeyen, hesaplaşamayan bir Türkiye'nin global bir role soyunması galiba mümkün olmayacak. Nitekim şu ana kadar yaşananlar, bu fırsatı da, tıpkı 11 Eylül'den, İstanbul ve Madrid bombalamalarından sonra olduğu gibi elimizin tersiyle ittiğimizi gösteriyor.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
13.11.2024 Transatlantik: Trump döneminde Amerika’nın dış politikası
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı