Cemaatlerin ipiyle kuyuya inilir mi?

17.09.2025 medyascope.tv

17 Eylül 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Yeni paralel yapı; bu iddia MHP tarafından dile getirildi. Önce Devlet Bahçeli çocuk suçlular üzerine yaptığı uzun bir açıklamanın içerisine bu ibareyi tırnak içine alarak yerleştirdi ama herkesin gözünden kaçtı ve bunun üzerine olsa gerek Bahçeli'nin basın danışmanı ve aynı zamanda MHP'nin yayın organı olduğunu söyleyebileceğimiz Türkgün gazetesinin başyazarı Yıldıray Çiçek bu yeni paralel yapı iddiasını başlığa çıkartarak bir köşe yazısı kaleme aldı önceki gün ve bu bayağı bir tartışılmaya başlandı. Dün de ben sabah yayınında bunu ele aldım biliyorsunuz ve dün yine Medyascope'ta Mümtaz'er Türköne bu konuyu işledi. Ülkücü hareketten gelen bir isim Mümtaz'er Türköne. MHP'yi, ülkücü camiayı iyi biliyor ve Devlet Bahçeli'yi de iyi biliyor. Bir şekilde bu söylenenlerin kodlarını çözmeye çalıştı diyelim. Tabii bu arada Mümtaz'er'in yazılarını ya da yayınlarda söylediklerini ‘‘muhalefeti yoldan çıkarma’’ olarak görenler var. Bunu da vurgulamak lazım. Ama onun söylediklerini çok ciddiye alanlar da var, ki bunlardan birisi de benim.
Mümtaz'er orada çok önemli bir noktayı vurguluyor. Paralel yapı deyince akla tabii ki Fethullahçılık geliyor, yıllarca devlet içerisinde örgütlenmiş bir yapı ve bu yapıya ‘‘paralel devlet’’ tanımını AK Parti'ye yakın birileri ilk dile getirmişti ama uzun bir süre kullanılmadı bu. Kullanılmak istenmedi çünkü hâlâ Fethullahçılarla Erdoğan arasında iyi ilişki görüntüde vardı. Sonra bozuldu. Şimdi Mümtaz'er diyor ki: Paralel yapı dendiği zaman, MHP tarafından dendiği zaman burada illaki bir İslami cemaat göndermesi vardır. Kim oldukları muğlak ama şunu biliyoruz ki Erdoğan bir dönem Fethullahçılarla iş birliği yaptığı dönemde devleti büyük ölçüde onlara teslim etmişti ve Fethullahçılar da bütün her yerde; ordu, adliye, polis, Milli Eğitim, Diyanet, aklınıza gelebilecek her yerde çok ciddi bir şekilde örgütlendiler. Ve tabii ki paralel derken neyi kastediyoruz? Var olan devlet bürokrasisindeki hiyerarşik yapılanmanın dışında kendi yapılanmalarını kurdular. Mesela jandarma imamı, mesela Kara Kuvvetleri imamı, mesela yargı imamı, mesela akademi imamı gibi birtakım isimler, üst düzey görevlere sahip birtakım kişiler vardı ve bunlar da doğrudan Fethullah Gülen'e bağlıydı. Yani devletin yapılanması, bürokrasi, başbakana, cumhurbaşkanına şuna buna bağlıyken bunlar görünüşte oraya ama esas olarak Pensilvanya'ya bağlı bir şekilde faaliyet yürütüyorlardı.
Şimdi bunun tasfiyesinden sonra, özellikle darbe girişiminden sonra, ama tasfiye daha önce başlamıştı, 17-25 Aralık'tan sonra gaza bastı Erdoğan ve darbe girişiminden sonra artık OHAL’le birlikte kanun hükmünde kararnamelerle işlerden çıkarıldılar ve çok kişi tutuklandı, şu oldu, bu oldu. Şimdi bunun yerine kimi koydu Erdoğan? İşte burada yardımına bir ölçüde ülkücüler, MHP, bir ölçüde kendi partisi yetişti. Özellikle partideki hukuk fakültesi mezunu olan, avukatlık yapan kişilerden mesela yargıç savcı sınavlarına girmeleri istendi, girenler oldu ve bunlar yargıda yer tuttular. Başka yerlere de AK Parti'nin üyelerinden, yöneticilerinden gidenler oldu. Ama esas olarak diğer İslami gruplardan kişileri değişik bakanlıklarda, mesela Sağlık Bakanlığı denince akla Menzil geliyor ya da emniyet denince Nurcuların Yazıcı kolu geliyor gibi. Bir ara Nakşibendiliğin İskenderpaşa Cemaati çok gündemdeydi. Değişik yerlerin değişik cemaatler tarafından tutulduğunu duyuyoruz, biliyoruz ve bunlar Erdoğan'la uyum içerisinde çalışıyorlar ama Erdoğan'ın onlara tam olarak güvendiğini düşünmüyorum. O cemaatlere paralel olarak aile fertlerinin yöneticisi olduğu birtakım vakıflar üzerinden gençlere yatırım yapıldığını ve oralarda, bu vakıfların eğitimine destek olduğu, bu vakıflar içerisinde onların yurtlarında kalan, şu olan bu olan gençlerin de daha sonra devlete kadro olarak aktarıldıklarını da biliyoruz. Fakat büyük ölçüde, Mümtaz'er'in de dediği gibi, işin içerisinde cemaatler var ve bu cemaatlerin bazıları Fethullahçılık olayından ders aldıkları için daha dikkatli davranıyorlar. Paralel yapılanmaya gitmekte tereddüt ediyorlar; ama bazıları pekâlâ gidiyor olabilir. Çünkü açık söylemek gerekirse Erdoğan iktidarı belli bir andan itibaren kurumlarda, birçok yerde, ekonomik kriz de bunda etkili oldu, büyük ölçüde çözülüyor. Bu çözülmeye bağlı olarak bu yapılar kendilerini daha özgür, özerk, hatta yer yer bağımsız hissediyor olabilirler.
Şunu özellikle söylemek istiyorum, başlığı da böyle koydum; ‘‘Bu cemaatlerin ipiyle kuyuya inilir mi?’’ sorusunun cevabı kesinlikle ‘‘hayır’’dır. Çünkü bu cemaatler, hangisi olursa olsun, üç aşağı beş yukarı hepsi aynı. Karşılarındaki kim olursa olsun, onunla ne kadar ortak paydaları olursa olsun, mesela İslam, mesela Nakşibendilik, şu bu, her zaman için öncelikle kendilerini düşünürler ve asla ve asla karşı tarafa birebir biat etmezler, teslim olmazlar, bütün sırlarını vermezler. Karşı taraf da bunu bilir. Bu ilişki aslında karşılıklı bir al-ver ilişkisidir. Güven son derece zayıftır. Bunu özellikle vurgulamak lazım. Dolayısıyla şu anda MHP, devlet içerisinde kendi tabirleriyle millî şuurlu kadroların sıkıntı yaşadığını söylüyorlar. Bu kastettikleri kim? Ülkücü kadrolar, MHP çizgisindeki kadrolar. Özellikle emniyette, başka güvenlik birimlerinde, yargı çok önemli; buralarda bir köşe kapmaca oynanıyor, iktidar savaşı yaşanıyor ve MHP bir anda el yükseltti ve ‘‘Burada paralel yapı oluşuyor’’ dedi. Buradaki kastı doğrudan Erdoğan değildir. Erdoğan'ın çünkü böyle bir yapıyı oluşturması diye bir mantığı yok. Erdoğan zaten ülkenin tek adamı. Niye devletin içerisine kendisine paralel bir yapı oluştursun? Burada işte belli ki Erdoğan'la birlikte hareket ettiği söylenen birilerinin MHP'ye ve ülkücü kadrolara sorun çıkarttığı gerçeği var ya da iddiası var ve olay burada yaşanıyor. Ve o zaman neye bakacağız? Bu yapıların Erdoğan'la ilişkisine, Erdoğan'ın bu yapılarla olan ilişkisine bakacağız ve iktidar mücadelesinin nasıl evrildiğine bakacağız.
Ve tabii ki şu çok önemli, Mümtaz'er de bunu yazdı: Bu cemaatler asla yumurtaların hepsini tek sepete koymazlar. Erdoğan'la çalışırlar ama ne olur ne olmaz diye, dönem dönem bunun birtakım işaretlerini aldık, başkalarına da yakınlaşırlar. Bu başkaları MHP olabilir ya da hatta CHP olabilir. Mesela bir Nakşibendi kolunun, Erenköy Cemaati'nin CHP ile, Kılıçdaroğlu CHP'si ile iyi ilişkide olduğu iddiaları bayağı bir gündem olmuştu ve bunları da yorumlamıştık. Dolayısıyla şu anda MHP ile birtakım devlet içerisindeki örgütlü yapıların — cemaatler büyük ölçüde olsa gerek — arasında bir mücadele olabilir ve bu mücadele ister istemez Erdoğan'ı da işin içerisine katabilir. Ama bu mücadelenin geleceği, siyasetin geleceğiyle çok alakalı. Ve eminim, bunca yıllık deneyimimden hareketle söyleyeyim, cemaatlerin hemen hemen hepsi, hepsi demeyelim ama hemen hemen hepsi, ‘‘Yarın öbür gün Erdoğan giderse ne olacak bizim hâlimiz?’’ sorusunu sorup ona göre birtakım tedbirler alıyor olmalılar. Fakat şunu unutmamak lazım; özellikle 15 Temmuz olayından sonra Türkiye'de bu İslami yapıların, cemaatlerin artık eski toplumsal cazibesi şusu busu kalmadı. Zaten genel olarak gençlerde dine yönelik ilgide bir azalma, mesafe olduğu söyleniyor. Öte yandan bu tür örgütlü dinî yapılara karşı da toplumun çok ciddi bir şekilde kuşkucu yaklaşımı giderek artıyor. Ve zaten bu yapılar da büyük ölçüde birer ticarî yapıya dönmüş durumdalar ama bitmediler ve son ana kadar da devlet içerisinde etkili olmak ve devletin imkânlarını kullanmak isteyecekler. Sonuçta kavga çok büyük ve kolay kolay biteceğe benzemiyor.
Bugünün ithafına gelince tabii ki, maalesef, Robert Redford’a. O kafamdaydı hep, bir gün sıra gelecekti ama dün 89 yaşında hayatını kaybetti. Geçen ben bir Marcello Mastroianni için sinemanın en yakışıklısı dediğimde bazı izleyiciler ‘‘Robert Redford ne olacak?’’ dedi. Gerçekten çok yakışıklı, ama çok büyük oyuncu. Tiyatro tabii ki, Amerikan sinemasında zaten büyük oyuncuların hepsinin böyle bir tiyatro ayağı vardır. Robert Redford çok erken yaşta bu dünyanın içerisine girmiş, çok önemli filmlerde rol almış, aynı zamanda yönetmenlik yapmış. Yönetmenliğini yaptığı ‘‘Ordinary People’’ (Sıradan İnsanlar) filmiyle Oscar da aldı yönetmen olarak. Yapımcılığı var ve bir de çok önemli bir başka husus var; Amerika Birleşik Devletleri'nin en önemli bağımsız film festivali olan Sundance'in 1981'de kurucusu, bir enstitü var, Sundance Enstitüsü ve onun Utah eyaletinde düzenlediği bağımsız sinema, özellikle belgesel sinemaya yönelik çok önemli bir şeyi var. Çok filmi var ama bazıları gerçekten olağanüstü. "The Sting" Türkiye'de "Belalılar" diye oynamıştı, hep aklıma gelir, muazzam bir dolandırıcılık öyküsüydü. Olağanüstü bir filmdi. Filmin sonunu izlediğimizde, o sırada yanılmıyorsam lisedeydik, neye uğradığımızı şaşırmıştık. Çok şaşırtıcı bir finali vardı, zaten finali filmi iyice alıp götürmüştü. Bir başka filmi Barbra Streisand'la oynadığı ‘‘The Way We Were’’ ‘‘Bulunduğumuz Yol’’ olsa gerek, onu da unutmak benim açımdan hiç mümkün değil. "The Sting" ne kadar bir macera, dolandırıcılık falansa ötekisi iki entelektüelin müthiş bir aşk hikayesiydi. Daha birçok film ve gerçekten iz bıraktı. Kolay kolay unutulmayacak bir isim Robert Redford. Dün hayatını kaybetti. Kendisini saygıyla ve sevgiyle anıyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
21.09.2025 AK Parti’de yaprak dökümü: İl başkanları niçin istifa ediyor?
20.09.2025 İmamoğlu “muhtar bile olamaz” mı?
19.09.2025 Ali Erbaş’ı nasıl bilirdiniz?
18.09.2025 CHP’yi neden bölemiyorlar?
17.09.2025 Cemaatlerin ipiyle kuyuya inilir mi?
16.09.2025 Hafta Başı (50): Kurultay davası ertelendi: CHP'nin gidişatı
16.09.2025 İslam Özkan ile söyleşi: Gazze’nin yalnızlığı sürüyor
16.09.2025 Mehmet Altan ile Türkiye’nin gidişatı: CHP’ye yargı kıskacı | İktidar savaşları gerçek mi?
16.09.2025 Bahçeli’nin “yeni bir paralel yapı” uyarısı ne anlama geliyor?
15.09.2025 Edgar Şar ile söyleşi: İktidar rejim değişikliği projesini rafa mı kaldırdı?
21.09.2025 AK Parti’de yaprak dökümü: İl başkanları niçin istifa ediyor?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı