SİVAS KONUŞUYOR 1: Olaydan utanç duyanlar

16.07.1993 Milliyet

Cumhuriyet Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Ahmet Turan Alkan, Sivas’ta nüfusun çoğunluğunu oluşturdukları öne sürülen muhafazakârların ruh halini şu sözlerle açıklıyor: “Sağanak yağmur yağıyor, kimin güldüğü, kimin ağladığı anlaşılmıyor.”
İl merkezinde İslami ve milliyetçi çevrelerle yaptığımız görüşmelerde, 2 Temmuz 1993 Cuma günü yaşanan olaylardan dolayı üzüntüye kapılan çok az kişiye rastlıyoruz; ama açıkça sevinen de hiç yok. Genel eğilim; Madımak Oteli’nin kundaklanmasına kadar yaşananları, “halkın dinsel duygularına saldıranlara halk tepkisi” olarak görüp, 37 aydın ve gencin yakılarak öldürülmesini ise “tahrikçilere” havale etmek yönünde.
“Tahrikçiler” ise ikiye ayrılıyor: Birincisi, devletin üst kademelerinin görüşlerine paralel olarak, başta Aziz Nesin, sonra Vali Ahmet Karabilgin, Pir Sultan Abdal Şenliği’ni bu yıl il merkezinde düzenleyenler ve cuma namazı kılınırken cami yakınında davul çalanlar. Milliyetçi-muhafazakâr çevrelere göre, ikinci tür tahrikçiler, otelin kundaklanması sırasında ortaya çıkmış. Sivas’ta konuştuklarımız, bu kişileri ya “yabancılar” olarak tanımlıyor ya da “işsiz güçsüz, serseri takımı” olarak... Hatta “sarhoşların” olduğunu söyleyenler bile var.
Halbuki aynı çevrelerin, bir gün önce Ankara’da görüştüğümüz bazı üst düzey isimleri, daha somut konuşmuş, tahrikçi olarak İran yanlısı bir İslami devrim savunan bazı radikal grupları işaret etmişlerdi. Aynı eğilim Sivas’taki MHP çevrelerinde de geçerli.
1978’deki Alevi-Sünni çatışmasını yaşamış olan Ahmet Turan Alkan, “Kimsenin iyi oldu dediğini duymadım, ama otel yanarken tekbir getirenleri duydum” diyor.
Biz de kundaklamayı onaylayan kimseyle karşılaşmadık. Ama mazur göstermeye çalışan çok kişi oldu. Örneğin yerel Anadolu gazetesinin 9 Temmuz tarihli başyazısında Fikret Ünsal, “olayların içyüzü”nü şöyle anlatıyor:
“O otel bana göre kazaen, yani otomobillerin ateş alması sonucu rüzgârın yardımıyla yanmıştır. O kadar insanın içinde bulunduğunu bile bile o oteli yakanlar varsa, ben onların insan olduklarından da, Sivaslı olduklarından da şüphe ederim.”
Sızıntı dergisinin bürosunda söyleştiğimiz gruptan bir kişi ise insanların otel yangınından değil de, yanan otomobillerin ve özellikle bunların boyasının zehirli dumanından boğularak öldüklerini iddia ediyor. Aynı gruptan bir başka kişi ise şöyle anlatıyor:
“Kalabalık, Aziz Nesin’i istiyordu. İçerdekiler Aziz Nesin’i verselerdi, bir şey olmazdı.”
Bir MHP’li yangını asıl çıkaranın Aziz Nesin olduğunu –tabii mecazi anlamda- söylüyor. Aynı görüş, farklr partilerden başkalarınca da savunuluyor.
Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun liderliğini yaptığı Büyük Birlik Partisi’nin il başkanı Ahmet Yıldız ve yardımcısı Mehmet Şarkışla ise hiçbir şeyin yangını mazur gösteremeyeceğini söyleyen ender kişilerden... 1978 olaylarını fiilen yaşamış oldukları için, kendilerini “Sütten ağzı yanmış kişiler” olarak niteleyip şöyle devam ediyorlar:
“Sivas’ta Aziz Nesin’in konuşma yapacağı duyulur duyulmaz bir gerilim başladı. Biz arkadaşlarımıza, çıkması muhtemel olaylara seyirci olarak bile katılmamalarını söyledik.”
Nitekim Yıldız, olay günü Emniyet Müdürü’nün çağrısıyla megafonla göstericilere dağılmaları için konuştuğunu, “yabancı” bazı kişilerin “Sen kim oluyorsun? Şov yapma!” gibi sözlerle üzerine yürüdüklerini belirtiyor.
Aynı Yıldız, Madımak Oteli’nden parti binalarına sığınmak isteyen 32 kişiyi BBP’li gençlerin çıkardığı “bir-iki dakikalık” sorundan sonra içeriye kabul etmiş. Olayı şöyle anlatıyor: “Gerçekten çok riskliydi. Dışarıda 10 bin kişi vardı. Oteldekilerin parti binasında olduğunu anlarlarsa orayı da basarlardı. Ama Sivas’ta insaflı insanların da olduğunu gösterdik.”
 
GÖZALTI TEDİRGİNLİĞİ
 
BBP’lilere göre Sivaslıların yapması gereken, Nesin’den sonra yasal yollarla protestolarını dile getirmekti. Hatta olaydan önce yerel yetkilileri, muhtemel olaylar hakkında ısrarla uyarmaya çalışmışlardı.
“RP’li olmasaydım, olayları engellemek için nasıl çırpındığımı görenler beni taltif ederdi” diyen İçişleri Bakanlığı’nın geçici olarak görevden uzaklaştırdığı Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu, gösterilere her kesimden insanın katıldığını öne sürüyor. Dikkat çekici bir husus, göstericiler arasında hiç kadının olmaması. Bir diğer ilginç nokta ise, dünün göstericilerinin bugün Vali ve Emniyet Müdürü’nü olayları bastırmada basiretsiz davranmakla suçlamaları...
Devlete yönelik şimdiki eleştiri ise, Aydınlık gazetesinin asılsız olduğunu söyledikleri “elebaşılar listeleri”ndeki tüm isimlerin polis tarafından gözaltına alındığı iddiası. Bir başka eleştiri ise, TBMM’deki temsilcilerinin budayarak tahammül edebildiği CMUK’un gözaltındakilere uygulanmaması.
Bir yandan gözaltı tedirginliği yaşayan Sivaslı milliyetçi-muhafazakâr çevreler, diğer yandan polisin suçluları bir an önce ortaya çıkarmasını diliyorlar. “İslamda yakarak öldürme kesinlikle yasaktır” önermesinden hareketle, olayların “Türkiye’nin kötülüğünü isteyen dış güçlerin planlı bir organizasyonu” olduğu inancıyla kendilerinin “suçsuz” çıkacağını öne sürüyorlar.
Ortada planlı bir hareket olduğu yolunda gerçekten epey kuşku var: Kendiliğinden bir hareketle yakılan Amerikan bayrağı nereden çıktı? Açılan pankartlar ne zaman hazırlandı? Dağıtılan bildiriler ne zaman basıldı?
Milliyetçi-muhafazakâr kesimler, Vali Ahmet Karabilgin’in azlinden hoşnut, Belediye Başkanı’nın azline tepkili. Kimisi, Madımak Oteli’nin Solingen’e benzetilmesinden, örneğin “Yakanlar içerde yalnız Aziz Nesin var sanmış olabilir” gibi gerekçelerle rahatsız; kimi ise, bunun neonazilerin katliamından daha acı olduğunu savunuyor.
Kanlı cumadan sonra iki gün evlerine kapanan Sivaslılar, artık “ikinci bir emre kadar” saat 20:00-05:00 arası sokağa çıkamıyorlar. Adam başı asker, polis.
Gösteriye katılanların çoğu dahil Sivaslılar otelden ilk olarak 35 ölü çıkarıldığını televizyondan öğrenmişler, hemen hepsi şok olmuş. Ölenlerin içinde Türkiye Alevi topluluğunun simgelerinden Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu, Hasret Gültekin gibi halk ozanları olmasına karşın, olayların Alevi-Sünni ayrılığından kesinlikle kaynaklanmadığını söylüyor Sünni Sivaslılar. Her konuşan, basını suçluyor.
 Sivas üzerine “Altıncı Şehir” adlı bir deneme kitabı da yazmış olan Yrd.Doç. Ahmet Turan Alkan’a “Neden Sivas?” diye soruyoruz. Şöyle yanıtlıyor:
“ Sivas, şehir değerlerinin dayatılabileceği bir yer değil, bir bekleme salonu gibi. Yerleşik değerler için gerekli zaman boyunca yaşamıyor insanlar Sivas’ta, büyük şehirlere göç ediyorlar. Sivaslı, devlet katında yeterince temsil edildiğine de inanmıyor. Bu şehir fikir üretmeye de müsait değil, o nedenle muhafazakâr bir entelijansiya da yok.”
Alkan, olayları kitle psikolojisi, yoğun ajitasyon ve devlet görevlilerinin ihmaline bağlıyor. Gösteriler ilk başladığında, yıllardır tepkisiz yaşayan Sivaslıların dillerine kavuştuklarını düşünüp şaşırmış; otel önündeki kalabalığın laubali halini görünce bir şey olabileceğine ihtimal vermemiş.
Ya şimdi? Yaşadığı derin bir utanç... “Bu insanlar buraya misafir olarak geldi. Biz onların ölümlerine sebep olduk. Emanete hıyanet eden ev sahibi durumundayız.”
Aslında milliyetçi-muhafazakâr Sivaslıların tümünde, kimileri saldırgan üsluplarla gizlenmeye çalışsa da aynı utancın izlerini görmek mümkün. Bazıları Sivas’ın üzerindeki “ayıp”tan söz ediyor, bazıları “leke”den.
Peki Türkiye kamuoyu bu duyguları ne denli biliyor? Yine Alkan yanıtlıyor: “Bizim gerçek duygularımız medyada yankı bulmadı. Biz kendimizi ifade edemedik. Kimilerinin gözünde biz, söz hakkımızı otel yakarak kullandık.”

Yazının orjinal hali





Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 SİVAS KONUŞUYOR 1: Olaydan utanç duyanlar 16.07.1993
2 SİVAS KONUŞUYOR 2: Devlet varsa umutluyuz 17.07.1993
3 SİVAS KONUŞUYOR 3: "RP'li olmasam ödüllendirilirdim' Temel Karamollaoğlu 18.07.1993

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı