52 GÜNLÜK İTTİFAK-1 Başbuğ Erbakan, Mücahit Türkeş

24.11.1991 Cumhuriyet

Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) Genel Merkezi’nin telefonu 24 Eylül 1991 Salı günü sabah saat 3:30’da çaldı. Refah Partisi (RP) MKYK üyesi Hasan Hüseyin Ceylan, MÇP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Bülent Yahnici’ye “birlikte tost yemeyi” teklif etti. O esnada MÇP yöneticileri, saat 17:00’ye kadar Yüksek Seçim Kurulu’na teslim etmeleri gereken milletvekili aday listelerini hazırlamakla meşguldüler. 23 Eylül günü saat 17:00’de yapmayı planladıkları toplantıyı saat 22:00’ye kaydırmışlardı, çünkü sabah saatlerinde ‘seçim ittifakı’ üzerine görüştükleri ama görüşmeleri hiçbir şey söylemeden terk eden RP yöneticilerinin yeniden arayacaklarını umuyorlardı. ‘Her şey bitti’ derken gelen telefon tabii ki tost yemek için değildi. MÇP ve Islahatçı Demokrasi Partisi (IDP) ile seçim işbirliğine gitme konusunda büyük bir kararsızlık yaşayan RP üst yönetimi, en son anda kararını ‘İttifak’tan yana vermişti. Böylece üç partinin yöneticileri sabaha karşı ortak liste belirlemeye başladılar ve ‘inananlar Refah’ta birleşti’.
20 Ekim 1991 erken genel seçimleri için gerçekleştirilen üçlü ittifakın ilk tohumlan 1987’nin nisan ayında atılmıştı. Dönemin Genel Başkanı Ahmet Tekdal, MÇP’de genel başkanlığa yeni seçilmiş olan Abdülkerim Doğru’ya yaptığı kutlama ziyaretinden sonra basın mensuplarına “inananların tek parti çatısı altında birleşmesi”ni temenni ettiklerini söylemişti. Zaten Doğru da MÇP’nin genel başkanı olması yolunda partinin manevi lideri olan Alpaslan Türkeş’in önerisini, benzer bir niyetle kabul etmiş, Türkeş’ten de icazet almıştı. Ama olmadı. Tekdal, partisinin etkili çevrelerinden gelen baskılar sonucu geri adım attı. Birleşme yolunda başlatılan çalışmalar daha başında kesildi.
1989 Mart ayındaki yerel seçimlerden ANAP’ın büyük bir mağlubiyetle çıkmasıyla ülkenin içine girdiği erken seçim havası üç partinin birleşmesi yolundaki niyetleri yeniden gün ışığına çıkarttı. Artık RP ve MÇP’nin başlarında asli liderleri vardı. IDP, böylesi bir gelişmeye fazlasıyla razıydı, inisiyatif ise MÇP’den geldi. MÇP yöneticileri, çeşitli vesilelerle ziyaret ettikleri RP, IDP ve hatta DSP’nin genel sekreterlerine, liderlerine iletilmesi için Türkeş’in yazdığı mektupları taşıdılar. Türkeş’in mektuplarındaki ana tema, özellikle belli bir oy oranının altındaki partileri tehdit eden seçim yasasındaki anti-demokratik hususları aşma yolunda birlikte çözümler arama önerisiydi. Ancak somut hiçbir gelişme yaşanmadı. Daha sonra Türkeş, bizzat Necmettin Erbakan’ı ziyaret edip önerisini tekrarladı. Yine hiçbir şey olmadı.

Önce iç ittifaklar
ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Mesut Yılmaz, erken genel seçimlere hazır olduklarını söyleyip TBMM’de seçimlerin 20 Ekim 1991’de yapılmasının kararlaştırıldığı tarihinden sonra bu kez Erbakan Türkeş’i ziyaret etti. ‘Seçim bataklığı’nı birlikte aşmayı önerdi. Türkeş tabii ki bu öneriyi tereddütsüz kabul etti. Hemen partilerin genel sekreterleri Oğuzhan Asiltürk ve Devlet Bahçeli tarafından görüşmelerin başlatılması kararı alındı.
Fakat olaya sonradan dahil olan IDP dışında iki partide de muhtemel bir ittifaka sıcak bakmayan etkili kişi ve gruplar mevcuttu. MÇP’de, RP’ye daha yakın gözüken, eski Ülkü Ocakları Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun başını çektiği ‘Türk-İslam Ülkücüleri’ böylesi bir gelişmenin, partinin içinde giderek güç kazanmaları sürecini sekteye uğratmasından endişeleniyorlardı. Devlet Bahçeli, Muharrem Semsek gibi isimlerin temsil ettiği ‘devletçi’ çizgi ise RP’nin rejim aleyhtarı radikal çıkışlarının kendilerini zor durumda bırakacağını düşünüyorlardı. Ama bütün itirazcılar Başbuğ’un tercihini çok iyi bildikleri için seslerini fazla yükseltmediler. Nitekim ilk ve son sözü söyleyen Alpaslan Türkeş oldu: Hareket mutlaka Meclis’e taşınmalıydı. MÇP’nin daha fazla televizyondan, basından yararlanma imkânına sahip olmamaya; devlet yardımından mahrumiyete; ülke yönetiminden uzak kalmaya tahammülü yoktu. Aynı MÇP’nin tek başına yüzde 10’luk ülke barajını geçme gücü de yoktu.
RP içindeki sorunlar ise çok daha vahimdi. Partinin en önemli kadro ve oy kaynağı olan Kürtleri ‘ırkçı-şoven’ MÇP ile işbirliğine ikna etmek çok zordu. Aynı şekilde son on yılda daha yoğun ve bilinçli bir şekilde İslamcı düşünceyi benimseyen, dolayısıyla ümmetçi perspektifi netleşen parti tabanım milliyetçiliği hoş görmeye sevk etmek de çok zordu. Ayrıca RP ülke barajını aşamama endişesinden de epey uzaktı, çünkü yerel seçimlerde ulaşılan yüzde 9.8’lik oran az bir gayretle yüzde 10’a çıkarılabilirdi.
Öte yandan muhtemel bir ittifakın, seçim sisteminin anti-demokratik yönlerinin de sayesinde, özellikle İç Anadolu’da çok sayıda milletvekili kazandıracağı kesindi. Şansın yaver gitmesi, DYP, ANAP ve SHP’nin birbirleriyle kıran kırana yarışıp birçok seçim bölgesinde barajı geçememesi durumunda 100-150 milletvekiline ulaşmanın bile mümkün olduğu hesapları yapılıyordu. ANAP ve DYP’nin büyük bir hızla vitrinlerini liberalleştirmelerine tepki duyan milliyetçi muhafazakâr seçmenler için ne RP ne MÇP ne de IDP tek başlarına cazipti. Fakat üçlü bir ittifak, bu kişiler için bir çekim merkezi olabilirdi.
İttifakın getirecekleri ve götürecekleri üzerine yapılan hesaplar kısa süre içinde RP’de tanışmalara, çatışmalara, kamplaşmalara, hatta kavgalara yol açtı. Oğuzhan Asiltürk, Recai Kutan, Hasan Hüseyin Ceylan, Zekeriya Kahraman gibi isimler ittifakın gerçekleşmesi için ellerinden geleni yaparken, Fehim Adak, Fuat Fırat, Bahri Zengin gibi üst düzey yöneticileri bunu engelleme yolunda yoğun bir gayret gösterdiler. Bu arada Halkın Emek Partisi (HEP) ile ittifak yapılması gündeme geldi. RP’den Şırnak adaylığı için başvuran eski Bayındırlık Bakanı Şerafettin Elçi’nin arabuluculuğunu yapmaya çalıştığı bu işbirliğine RP’nin İstanbul, Ankara, İç Anadolu ve Karadeniz örgütlerinden, ayrıca ‘dışarıdan’ gelen tepkiler nedeniyle bu fikirden hemen vazgeçildi. Zaten HEP üst düzey yöneticileri de RP’yi ‘gerici’ olarak niteleyip aynı tavrı almıştı.
Anahtar hiç kuşkusuz Necmettin Erbakan’daydı, ama o da hangi kapıyı açacağından sonuna kadar tereddüt etti. İttifakın en büyük ısrarcısı olan IDP Genel Başkanı Aykut Edibali’ye “Siz buyrun gelin, ama Türkeş’le bu iş olmaz” dedi. Bu arada, somut bir ilerleme katetmeksizin kesintili olarak süren görüşmelerde MÇP tarafı anayasa ile seçim yasasının doğurduğu engelleri tümüyle bertaraf edebilecek şu formülü önerdiler: “MÇP ve IDP seçimlere katılmama kararı alsın. Bu partilerden istifa edecek kişiler RP listesinden aday olsunlar.”
RP bu öneriyi Türkeş’in RP listesi dışında bağımsız aday olması durumunda kabul etti. Başbuğ’larını daha işin başında mahkûm eden böyle bir teklifi MÇP’liler hemen reddetti. 

İttifak oldu-bitti
Eylül ayının ortalarına doğru ittifak yanlısı ve karşıtı RP’liler alınacak kararda belirleyici olmak için Ankara’da kamp kurdular, özellikle partinin Kürt kökenli üyeleri muazzam bir kulis faaliyeti yürüttü. MÇP ile işbirliği yapılması halinde RP’nin Güneydoğu örgütlenmesinin çökeceği basına sızdırıldı. Günlerce sabahlara kadar süren toplantılar yapıldı. Sonunda 19 Eylül günü yapılan MKYK toplantısında 30 üyenin kararıyla MÇP ve IDP ile yapılması düşünülen seçim işbirliği anayasaya ve mevcut yasalara aykırı olduğu gerekçesiyle reddedildi. 23 Eylül Pazartesi günü Erbakan milletvekili aday listelerini bizzat saptadı. Ancak gece yarısı çok sayıda eksikle yeniden toplanan MKYK, sabaha doğru ittifaka ‘evet’ dedi.
Daha önceden yapılan aritmetik çıkar hesaplarına bu kez yeni unsurlar eklenmişti. Örneğin RP “Özellikle İç Anadolu’daki zaten İslami eğilimleri giderek öne çıkan MÇP tabanına bu sayede ulaşabilecek”ti. MÇP’liler ittifakın gerçekleşmesine bel bağladıkları ve yeterince maddi imkâna sahip olmadıkları için seçim kampanyasında etkili olamayacaklardı. Halbuki RP kampanya için epey mali kaynak biriktirmişti. Birkaç reklam şirketiyle birden temasa geçmişti; bunlardan Anajans oldukça çarpıcı bir kampanya hazırlamıştı. Öte yandan Süleyman Karagülle, Doç. Süleyman Akdemir, Doç. Arif Ersoy gibi isimlerin çalışmaları temelinde geliştirilen ‘Adil Düzen’ programı RP’nin ittifak içinde ‘programatik’ üstünlüğünün garantisiydi...
MÇP’de sorunlar, daha düğüm halini almadan Türkeş tarafından çözülmüştü. RP’deki kördüğümü ise görünürde Erbakan çözdü. İttifakın oluşturulmasında her üç partiden de bazı isimler önemli rol oynadı. Fakat ‘ittifakın mimarlığı’ payesini gerçek anlamda hak eden “milliyetçi-muhafazakâr entelijansiva” oldu.
Türk-İslam Sentezi’ni formüle eden Aydınlar Ocağı, eski Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) üyelerinin oluşturduğu Birlik Vakfı, bazı sağcı işadamlarının kurduğu İş Dünyası Vakfı, yıllardan beri bir RP-MÇP-IDP (hatta ANAP-DYP de dahil) ittifakı gibi faaliyet gösteren Türkiye Yazarlar Birliği, erken seçim kararıyla birlikte ittifakın gerçekleşmesi için var güçleriyle çalıştılar. Sorunların kaynağı olan RP üzerinde muazzam bir baskı kurdular. Bu kuruluşların çabaları başta Türkiye ve Zaman gazetesi olmak üzere bazı basın kuruluşları tarafından da desteklendi.
Milliyetçi-muhafazakâr güç odakları ittifakı başarılı kılıp kendilerine artık itibar etmez olan; “pragmatizmi her şeyin önüne geçirip milli ve manevi değerleri yok sayan, bu değerlerin temsilcilerini tasfiye eden” ANAP ve DYP’ye esaslı bir ders vermek istiyorlardı. MÇP’nin silinip gitmesine gönülleri razı değildi. RP’nin rejim karşıtı radikal bir İslamcı çizgide yol almasını arzulamıyorlardı.
Karşılığında hatırı sayılır bir destek, devlet ve etkili güç odakları nezdinde meşrutiyet ve iktidar ortaklığı vaat ediyorlardı. 24 Eylül Salı günü sabah 02:30’da ne olduysa oldu, Necmettin Erbakan ‘inananların’ RP’de birleşmesine onay verdi. Aydınlar Ocağı üyesi, ittifak ve özellikle Türkeş’e övgüler düzen Ayhan Songar, Türkiye gazetesindeki köşesine ‘Göl Maya Tutuyor’ başlığını attı. Partilerin tabanının alabildiğine kaynaştığını, hatta ‘Başbuğ Erbakan, Mücahit Türkeş’ esprisinin yapıldığını yazdı.

Yazının orjinal hali



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 52 GÜNLÜK İTTİFAK-1 Başbuğ Erbakan, Mücahit Türkeş 24.11.1991
2 52 GÜNLÜK İTTİFAK-2 Bozkurtların Ergenekon’dan Çıkışı 25.11.1991
3 52 GÜNLÜK İTTİFAK-3 MÇP ayrıldı, RP selamete erdi 26.11.1991
4 52 GÜNLÜK İTTİFAK-4 Ülkü aynı, ülkücüler değişti 27.11.1991
5 52 GÜNLÜK İTTİFAK–5 Türk-Kürt çatışması tehlikesi 28.11.1991
6 52 GÜNLÜK İTTİFAK–6 Refah'a sızan "demokrasi virüsü" 29.11.1991
7 52 GÜNLÜK İTTİFAK–7 Sağ aramaya devam ediyor 30.11.1991

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı