Erdoğan’ın CHP ve Özgür Özel öfkesi

26.03.2025 medyascope.tv

26 Mart 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler. AK Parti lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan biraz önce Meclis grup toplantısındaki konuşmasını bitirdi. 57 dakikalık bir konuşma yaptı. Erdoğan'ın çok konuşmasını dinledim. Grup konuşmalarını da AK Parti'de başbakanken ve Cumhurbaşkanıyken canlı olarak da dinledim, uzaktan da dinledim. Bu konuşma çok çarpıcı geldi bana, onun için de hemen sıcağı sıcağına bu canlı yayında bunu yorumlamak istiyorum. İzleyenler bilir, dün sabah "Özgür Özel mucizesi" diye, bu sabah da "Cumhuriyet Halk Partisi kendisini aşıyor" diye bir yayın yaptım. Oralarda söylediklerimi beğenenler oldu, eleştirenler oldu, şu oldu, bu oldu. Bugün Erdoğan'ı dinlediğim zaman, iki gün boyunca yaptığım yayınların eksiği var, fazlası yok düşüncesine kapıldım açıkçası. Çünkü Erdoğan bugün konuşmasının 57 dakikasının belki de 55 dakikasını sadece ve sadece Cumhuriyet Halk Partisi'ne, adını vermediği Ekrem İmamoğlu'na, adını sık sık verdiği Özgür Özel'e ama en çok da Cumhuriyet Halk Partisi'ne ayırdı. Sakin konuştu ama öfke vardı, kızgınlık vardı. Kızgınlık ve öfkenin, yolsuzluk iddialarına ve sonra protestolarda yaşandığını iddia ettiği birtakım vandallıklara filan değil, çok bariz bir şekilde Cumhuriyet Halk Partisi'nin ve Özgür Özel'in bu krizin altında kalmamasına olduğu çok netti. Şuna benzer şeyleri çok söyledi biliyorsunuz: "Bu bilgiler bize CHP'nin içinden geliyor. CHP'nin kendi iç meseleleri, CHP. Biz bunlara karışmayacağız, bunları muhatap almıyoruz" diyerek aslında kendisi tarafından başlatılan bu sürecin en büyük hesabının ve dolayısıyla hesap yanlışının bu olayın ardından, yani gözaltılar ve tutuklamaların ardından, CHP'nin iyice karışacağı, birbirine gireceği, dağılacağı, küçüleceği hesabı olduğu anlaşılıyor. Bu olmadı, CHP tam tersine kenetlendi. İstemeye istemeye de olsa bazı isimler Ekrem İmamoğlu'na ve Özgür Özel'e eleştirilerini dondurdular. Burada büyük bir hayal kırıklığı yaşadığını düşünüyorum Erdoğan'ın. Bugünkü konuşmasında CHP içi sorunları, "Bu bizi ilgilendirmez, bizden uzak dursunlar" demesine rağmen ısrarla tekrarlaması, buradan bir beklentisi olduğunu gösteriyor. Hala böyle bir beklentisi var belli ki ama şu aşamada, en azından bugün itibarıyla bu beklentisi pek gerçekleşeceğe benzemiyor. Bir diğer husus, tabii ki Özgür Özel. Özgür Özel'e bu olayın yani 19 Mart krizi başlamadan önce de ona yönelik birtakım aşağılayıcı, küçük görücü sözler sarf ettiği olmuştu. Bu sefer bunları peş peşe sıraladı. Şimdi not almadım, ama yakında düşer sosyal medyaya vesaireye, peş peşe sıraladığı cümleler var, sıfatlar var. Şimdi bunlara baktığımız zaman ve de yaşanana baktığımız zaman bir uyumsuzluk var. Mesela "beceriksiz", "eline yüzüne bulaştırdı" vesaire dedi ama hiç de böyle olmadığını gördük. Bir hafta geçti, bir hafta geride kaldı. Bugün 8. günündeyiz krizin, CHP'de bir sorun yok, Özgür Özel'de de bir sorun yok. Tam tersine, kalabalıkları toplayabilen, pazar günü 15 milyona yakın insana oy kullandırtabilmiş bir parti ve onun Genel Başkan’ı var. Erdoğan'ın bir başka hesabının tutmadığını ve bundan rahatsız olduğunu da görüyoruz, ben bugünkü konuşmadan bu sonuca vardım. Çok kendinden emin, ‘‘İşler tıkırında. Bütün bunlar çaresiz. Zaten CHP sonuna kadar yolsuzluğa batmış’’ dedi ve şunu söyledi özellikle, bunun devamının geleceğinin işaretini verdi. Daha yeni turplardan bahsetti. Belli ki yeni birtakım operasyonlar olacak CHP'ye yönelik, belediyelere yönelik, onları bilemiyoruz. Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Şimdi operasyon demişken, Erdoğan konuşmasının birçok yerinde yargıya havale etmekten, güvenlik güçlerinin müdahalesinden bahsetti. Erdoğan, CHP'nin karşısına devleti, yargıyı ve güvenlik güçlerini çıkartabiliyor. Bunu şu anlamda söylüyorum, yani insanları sokağa dökmek anlamında değil. Ama Erdoğan'ın konuşmasında çok sık referans vermesine rağmen, millet yok. Zaten sonunda söylediği bir şey, hitap ederken "Karamsar olmayın" dedi insanlara, kendisini dinleyenlere. Şimdi konuşmayı baştan sona dinlediğinizde, ‘‘Çok net birtakım yolsuzluklar var. Bu yolsuzluk bilgilerinin hepsi CHP'nin içinden geliyor, yağdırıyorlar. CHP aşırı sol örgütlerle, marjinallerle birlikte yapıyor, insanların, milletin değerlerine saldırıyor, şu oluyor, bu oluyor. Yeni yargılamalar kapıda, güvenlik güçleri işlerini yapıyor’’ diyor. Peki, niye karamsar olsun ki insanlar? Zaten her şey yolunda. İşte bence anahtar hususlardan birisi de bu. Bir sorun var ortada, CHP parti olarak bu dönemde ortaya çıktı; Adalet ve Kalkınma Partisi parti olarak ortada yok. Şu anlamda yok, sokaklara dökülmek anlamında demiyorum kesinlikle; ama bir gücü olsaydı bir zamanlar olduğu gibi, Erdoğan'ın "%50’yi evde zor tutuyorum" dediğini hatırlayın Gezi döneminde, şu anda AK Parti'nin böyle bir gücü yok. Bu kriz boyunca yaptığımız yayınlarda uzmanlar, birçok uzman AKP'nin desteğinin adım adım eridiğini söylüyor. Böyle bir realite var. Ve dolayısıyla Erdoğan kendisini var eden milletten aldığı desteğe, yeterince eskisi kadar böyle bir desteğe sahip olmadığı için devlete sırtını iyice dayayan bir siyasetçi olarak çıkıyor. Tabii ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti güçlü, elinde çok imkan var. ‘‘Tek adam’’ rejiminde bunu çok ciddi bir şekilde kullanıyor. Gençler hapislere atılıyor, gazeteciler içeri atılıyor, çok kötü bir şekilde güvenlik güçleri onlara müdahil oluyor vesaire. Bütün bunların hepsi var ama bu bir yerden sonra yetmiyor. Bu bir yerden sonra yetmiyor, AK Parti tıkanıyor. Şu anda tıkanmış bir halde. Şimdi normalde Erdoğan konuşmalarında Cumhuriyet Halk Partisi'ne, ana muhalefete ya da genel olarak muhalefete yer ayırır, onları küçümser, şu yapar, bu yapar ama konuşmalarının içerisinde diyelim ki üçte biri, dörde biri böyledir. Onun dışında dünyada yaptıklarını, ülkede yaptıklarını, buna benzer şeyleri anlatır. Mesela Filistin meselesini konuşur, mesela yaptığı yolları konuşur, verdiklerini söylediği hizmetleri anlatır. Ama bugün 57 dakikanın 55'ini belki de Cumhuriyet Halk Partisi'ne, adını vermeden, İmamoğlu'na ve Özgür Özel'e harcadı. Bu, inisiyatifin CHP'de olduğu gösteriyor. Normal şartlarda Erdoğan'ın bu konuyu, tabii ki ele alacaktır, tabii ki bir şeyler söyleyecektir ama daha ikinci planda tutup başka şeyler söylemesi lazım. Mesela Dışişleri Bakanı ve Erdoğan'ın Güvenlik Danışmanı Amerika Birleşik Devletleri'nde çok önemli görüşmeler yapıyorlar. Mesela bundan bahsetmesi, Türkiye'nin gücünden bahsetmesi, Suriye'den bahsetmesi… Bunların hiçbirisi olmadı. Ve bu da gösteriyor ki Erdoğan'ın hesapları, bu operasyonu başlattığında yaptığı hesaplar tutmamış, bundan dolayı çok öfkeli. Ve sonuçta sanki dinlediğinizde bir iktidar partisinin, Türkiye'nin birinci partisinin lideri gibi değil; bir muhalefet gibi, yani CHP'ye, Özgür Özel'e, Ekrem İmamoğlu'na laf yetiştirmeye çalışan, onların söylediklerini boşa düşürmeye çalışan, onları kriminalize etmeye çalışan, baştan sona bununla uğraşan bir Erdoğan vardı. Bu da bize, krizin 8. gününde yaşanan bu konuşma bize Erdoğan'ın çıkarttığı krizden çok da fazla memnun olmadığını gösteriyor ya da geldiği noktadan, bunun geldiği noktadan memnun olmadığını gösteriyor. O zaman önümüzde şöyle bir soru var: Bundan sonra ne olacak? Bugünkü konuşmadan anladığımız kadarıyla yine yargı ve güvenlik güçlerine çok büyük görevler düşecek. Soruşturmayı daha da geliştirmeye çalışacaklar, protestoları daha iyi bastırmaya çalışacaklar ve böylece iktidarı korumaya çalışacaklar. Bu da o kadar kolay olacağa benzemiyor. İktidarı koruyabilir ama Erdoğan'ın inisiyatifi tekrar alabilmesi için gerçekten bu protestoların çatlaması, CHP'nin içerisinde gerçekten bir kavganın çıkması gibi şeyler yaşamamız lazım. Bunun işareti an itibarıyla yok, ama olmayacağı anlamına gelmiyor. İktidarın bütün imkanlarını kullanarak bunları yaratmaya çalışacakları ortada. Son bir not, burada Erdoğan'ın ve siyasi iktidarın en büyük sorunu şu: Yolsuzlukla suçluyorlar CHP'lileri, belediyeleri, diğer kişileri ve bu konuda ellerinde olduğunu söylediği belgelere falan baktığımızda birtakım gizli tanık ifadelerinden başka pek bir şey yok. Öte yandan zamanında Fethullahçılar tarafından kendilerine yöneltilen yolsuzluk suçlamaları var. Yani yolsuzluk konusu biraz hassas bir konu iktidar için, o kadar kolay bir konu değil. Yıllar önce Refah Partisi ilk belediyeleri alacağı zaman, 94'te falan, Erdoğan ilk seçildiği dönemde, Refah Partisi'nin en önemli meselesi yolsuzlukla mücadele, rüşvetle mücadeleydi, şeffaflıktı. Bununla kazandılar. Ama artık bu konu, bu hareketin, onun devamı partilerin, özellikle AK Parti'nin temel meselesi olmaktan çıktı, olmasının maddi zemini yok. Dolayısıyla yolsuzluk üzerinden CHP'yi ya da muhalefeti etkisizleştirmek o kadar kolay bir iş değil. Bunu bu süreçte de görüyoruz. Birazdan saat 14.00'den itibaren canlı yayınımızda çok sayıda konukla süreci takip etmeye devam edeceğiz. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Ekrem İmamoğlu'nun yerine vekaleten kimin seçileceğine bakacağız. Ama onun ötesinde ağırlıklı olarak dünyanın, Türkiye'de yaşananlara nasıl baktığını konuklarımızla konuşacağız. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
30.03.2025 Erdoğan insanların ne gönüllerini kazanabiliyor, ne de gözlerini korkutabiliyor
27.03.2025 Transatlantik: İmamoğlu operasyonu ABD'den nasıl görülüyor? | Hakan Fidan'ın ABD temasları
26.03.2025 Erdoğan’ın CHP ve Özgür Özel öfkesi
25.03.2025 İmamoğlu operasyonu ile çözüm süreci arasında bağ var mı? Hamit Bozarslan yorumladı
24.03.2025 Erdoğan’ın on yanlış hesabı ve bundan sonrası için beş tespit
24.03.2025 Mansur Yavaş’ın Kürtlerle ne alıp veremediği var?
23.03.2025 Erdoğan’dan CHP’ye büyük kıyak
21.03.2025 Kandil ile barış, CHP ile savaş
21.03.2025 Haftaya Bakış (259): CHP'nin kurultay kararı, çözüm sürecine İmamoğlu darbesi
20.03.2025 “Sahi ne oldu sizin süreç?”
30.03.2025 Erdoğan insanların ne gönüllerini kazanabiliyor, ne de gözlerini korkutabiliyor
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı