30 YILDAN HATIRLADIKLARIM/9 Erbakan Hoca ve ben

26.02.2015 rusencakir.com

Necmettin Erbakan’ı çocukluğumdan beri bilirim. 1985’te gazeteciliğe başladıktan sonra o ve lideri olduğu Milli Görüş hakkında çok şey yazdım, yazmaya da devam ediyorum. Ancak kendisiyle bir gazeteci olarak sahici anlamda tanışmam 1994 Kasım ayında oldu. İçerde ve dışarda gözler, 27 Mart 1994 yerel seçimlerinden zaferle çıkmış olan Refah Partisi’nde (RP) ve onun lideri Necmettin Erbakan’daydı. Genellikle, 27 Mart’ın bir “rastlantı” olduğu, özellikle İstanbul’da merkez sağ ve sol adaylar arasındaki rekabet sayesinde Recep Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanı seçildiği söyleniyordu. Bununla birlikte RP’nin yükselişi inkar edilemeyecek bir gerçekti. Bunu önlemenin tek yolunun merkezde sağ partileri ANAP ile DYP’nin birleşmesi olduğu söyleniyordu.
Dönemin başbakanı DYP’li Tansu Çiller iktidarını sağlama alabilmek için Kürt sorununda şahin politikalara bel bağlamıştı. Buna paralel olarak DEP’li (Demokrasi Partisi) milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı, bir kısmı tutuklandı. DEP’lilere ek olarak bazı milletvekillerinin de hayatını kaybetmiş olmaları nedeniyle, Meclis'te boşalan sandalyeler için ara seçim yapılması kararı alındı.
Ara seçim esas olarak Kürt illerinde yapılacaktı ve bölgede DEP kadar, hatta yer yer ondan daha güçlü olan ve zaten yükselişte olan RP’nin şansı çok yüksekti. Fakat nedense RP, ara seçim yasasını Anayasa Mahkemesi’ne götürdü. Yine de Erbakan ara seçimlere hazırlık amacıyla Güneydoğu’ya 4 günlük kapsamlı bir gezi düzenlemekten geri kalmadı.
O tarihte Milliyet’te çalışıyordum ve geziyi izlemeye karar verdim. Hatta Fransız haber Ajansı AFP’de çalışan Galatasaray Lisesi’nden arkadaşım Kadri Gürsel’i de ayarttım. İlk miting 18 Kasım günü Van’daydı, ama Erbakan’dan önce AYM’nin ara seçim kararını iptal ettiği haberi geldi. Fakat Erbakan programını iptal etmedi, sanki seçim olacakmış gibi davrandı. ( Erbakan kampanyayı kesmedi )

Gazetecilere hep mesafeli

Van, Siirt, Diyarbakır ve Mardin’de dört gün boyunca kendisini takip etmeme rağmen Erbakan ile konuşup sohbet etme imkanı bulamadım. Bunun bir nedeni programının sahiden çok yüklü olmasıydı. İkinci olarak, gazetecilerle zaten yakın ilişki kurmaktan hoşlanmayan bir siyasetçiydi. Üçüncüsü, basın danışmanı merhum Nazır Özsöz’ün esas görevi gazetecileri Erbakan’dan uzak tutmaktı. Nazır Abi’den ne zaman Erbakan’a ulaşmak için yardım istesek “Biliyorsun Hoca bu tür şeyleri sevmez...” der ve orada bırakırdı.
Gezinin son ayağı olan Mardin’de Nazır Abi Erbakan’la arasındaki bir diyaloğu şöyle aktarmıştı: “Kendisine ‘Hocam’ dedim, ‘siz sokakta her iki kişiden birinin Refahlı, diğerinin Refahlı olmayı beklediğini söylersiniz. Şimdi Ruşen Bey ile arkadaşı Kadri Bey’den hangisi Refahlı, hangisi olmayı bekliyor?’ Bana cevaben Kadri’nin Refahlı olduğunu, senin de beklediğini söyledi.”
İlk akşam Tatvan’da konakladık. Birkaç katlı bir binada Erbakan partililerle bir araya geldi. Ben de oradaydım. RP liderinin etkileyici bir hafızası vardı. Kendisine tanıtılan partililerin bu dünyaya çoktan veda etmiş aile büyükleriyle olan anılarını anlatıyor, hayatta olanlarınsa sıhhatlerini soruyordu.
Yemekten sonra, Sakaryalı korumalarından birisi partililerin kendisinden “ders” istediklerini söyleyince Erbakan “tamam” dedi ama bir de uyarıda bulundu. “Memurlar dışarı çıksın!” Memurdan kastı koruma için bulunan, çoğu sivil kıyafetli polislerdi. Ben de bu özel “ders”te bulunmamın istenmeyeceğini düşünerek polislerin bulunduğu balkona geçtim ve sigara içtim (daha bırakmamıştım!)
Birkaç saat sonra Sakaryalıların en gençlerinden Önder’le karşılaştığımda bana sitem etti: “Abi nerelerdeydin? Hocam ‘o gazeteci de gelsin, dersi izlesin’ dedi, ama seni o kadar aradım bulamadım.” Bu olayın ardından en azından Sakaryalı koruma grubu nezdinde itibarım arttı ki bu hiç de fena bir şey değildi.
Bu gezide hem Erbakan’ı daha yakından tanımak, hem de Milli Görüş hareketinin Güneydoğu’daki geleneksel gücü hakkındaki bilgilerimi teyit etme imkanı buldum. ( Güneydoğuda Refah'ın ikilemi )
Mesela Erbakan’la gittiğimiz bir ilde, ATV’deki Siyaset Meydanı’nın Kürt sorunuyla ilgili bölümlerinden beni tanıyan iki kişi (biri il başkanı, diğeri de il sekreteriydi) bana doğrudan şu soruyu sormuşlardı: “Biz iktidara gelirsek Kürt sorununu çözebilir miyiz?” Cevabım tek kelime olmuştu: “Sanmıyorum.” Bunun üzerine “maalesef biz de sanmıyoruz” karşılığını aldım. Daha da diyecek bir şey yoktu.
 
Libya’da çöl çadırında diplomatik skandal

24 Aralık 1995 genel seçimlerinden RP birinci parti çıktıktan bir süre sonra Milliyet’ten ayrıldım. ATV Haber Merkezi 13 Ekim 1996’da yapılacak RP 4. Kongresi için “yorumcu” olarak benimle anlaşmıştı. Bu sırada Başbakan Erbakan’ın, Mısır, Libya ve Nijerya’yı kapsayan bir Afrika gezisine çıkacağı anlaşılınca muhabir Murat Çelik'e ek olarak benim de geziyi ATV için izlememi sağladılar.
Çok sayıda gazeteci, iş insanı ve politikacının bulunduğu heyetimiz, ilk durağı olan Kahire’de hiç de sıcak karşılanmadı. Erbakan ile Hüsnü Mübarek arasındaki uzun görüşmeden herhangi somut bir gelişme çıkmadı. Akıllarda kalan, Erbakan’ın İhvan (Müslüman Kardeşler) için “Aslında onlar iyi insanlardır” demesi üzerine Mübarek’in “Çok seviyorsanız hepsini size gönderelim” diye cevap vermesiydi.
Türk gazetecilerin en çok merak ettiği husus Erbakan’ın İhvan ile görüşüp görüşmeyeceğiydi. Soruyu gerçek muhataplarına sormanın doğru olacağını düşünerek İhvan’ın telefonunu edindim ve derdimi anlattım. Kısa bir süre sonra İhvan’ın, o tarihteki lideri Mustafa Meşhur’un (Kasım 2002’de öldü) bana mülakat verebileceğini söylediler. Meşhur bizi kendi evinde ağırladı, bizzat içecek servisi yaptı ve Erbakan ile dost olduğunu, kendisiyle düzenli olarak görüştüğünü ancak bu sefer görüşmeyeceklerini, onu zor durumda bırakmak istemediklerini söyledi.
Mısır’dan Libya’ya geçtik. Erbakan’ın amacı “dostu” Muammer Kaddafi’yi birikmiş müteahhit alacaklarını ödemeye ikna etmekti. Bu ülkeye uçuş yasağı olduğu için Tunus’ta Cerbe Adası’na uçup karayoluyla Libya’ya gittik ve Trablus’ta bir otele yerleşip Kaddafi’nin Türk heyetini yanına çağırmasını bekledik. Otelin duvarlarındaki Kaddafi’nin “Yeşil Kitap”ından seçilip son derece kötü bir Fransızcayla konukların dikkatine sunulan “özlü sözler” nasıl bir ülkede olduğumuzu net bir şekilde gösteriyordu.
Neyse, sonunda beklenen haber geldi ve çöldeki Kaddafi’yle buluşmak için 6 Ekim 1996 günü öğleden sonra yola çıktık. Önce bir uçak yolculuğu, ardından farları sönük araçlarla çöl seyahati. Başlangıçta Kaddafi Türk heyetini son derece samimi bir şekilde karşıladı. Dev bir çadırda yenecek olan akşam yemeğinden önce gazetecileri çağırıp bizlerle ayaküstü sohbet etti.
Yemeğin ardından, Erbakan’la başbaşa görüşmeye geçmeden önce Libyalı görevliler gazetecileri yeniden çağırdı. Normal olarak basın toplantıları görüşmelerin ardından yapıldığı için şaşırdık. Hatta Erbakan’ın kurmaylarından Hasan Hüseyin Ceylan bu durumu “Kaddafi Hoca’ya olan sevgi ve saygısını göstermek için görüşmede söyleyeceklerini önceden basına söylemek istiyor” diye yorumlamıştı.
Sonrasını biliyoruz: “Oldum olası merak etmişimdir, şu gök kubenin altında neden bir Kürt devleti bulunmuyor” diye başlayıp hem Osmanlı Devleti’ne, hem Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik birbirinden sert eleştiri ve suçlamalarla devam eden Kaddafi cumhuriyet tarihimizin en çarpıcı diplomatik skandallarından birini yaşamamıza neden oldu.
O çadırda siyasetçisinden bürokrat ve gazetecisine, yaşadığımız şokun tarifi mümkün değildi. Mesela Devlet Bakanı Abdullah Gül’ün sessiz bir şekilde çadırı terk etmesi hâlâ gözlerimin önündedir. Belki çevirmen yanlış yapmıştır diye Kaddafi’nin sözlerini içimizden Arapça bilenlere yeniden çevirttik, tabii ki durum değişmedi. Kaddafi ile buluşmaya giderken yaşadığımız coşku, dönüş yolunda yerini şaşkınlık, öfke ve sessizliğe bırakmıştı.

Görünmez aile bağları

Pek bilinmez ama Necmettin Erbakan ile hısımlığımız vardır. Kardeşleri içinde kendisine en yakın olan diş hekimi Kemalettin Erbakan babamın kuzeni Güner Çakır ile evlidir. Afrika gezisinin dönüş yolunda gazeteciler ön tarafa, Başbakan Erbakan’ın yanına çağrılınca ilk gidenlerden biri de bendim. Devlet Bakanı Abdullah Gül pat diye “Hocam, Ruşen Bey sizinle akrabaymış, doğru mu?” diye sorunca Erbakan bana değil de ortaya “Öyle mi? Nasıl?” diye sordu. “Güner Erbakan benim halamdır” cevabım üzerine “Hiç sanmam!” dedi. Birden herkes bana döndü. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Sonra “Eğer öyle olsaydı sizi çoktan Milli Görüşçü yapmıştı” diye devam edince hep birlikte güldük.
Erbakan ile hayatımda ilk ve tek mülakatımı, vefatından kısa bir süre önce, 7 Aralık 2010 günü, Mirgün Cabas ile birlikte yaptım. Erbakan’ın danışmanı Mustafa Kurdaş (daha sonra Milli Gazete’nin Genel Yayın Yönetmeni oldu) aracılığıyla Saadet Partisi Genel Merkezi’nde gerçekleşen NTV Yazı İşleri özel yayını ( Necmettin Erbakan - Yazı İşleri - Özel 7 Aralık 2010 ) epey ilgi gördü ve bildiğim kadarıyla Erbakan’ın özellikle AKP hakkında söylediği bazı şeyler o gün bu gündür sürekli olarak dolaşımda. 
Benim için bu canlı yayının en anlamlı kısmı, hemen girişteki şu diyalogtur:
Ruşen Çakır: Ben 25 yıldır ekmeğimi sizden kazanan biriyim.
Necmettin Erbakan: Estağfurullah, afiyet olsun, şifa olsun.


Bu yazının siyasi analiz yönünün zayıf olduğunu farkındayım. Bunu bilinçli olarak tercih ettim. Arzu edenler, vefatının ardından kaleme aldığım 4 bölümlük diziye göz atabilir: Türkiye'nin kaderini değiştiren Hoca



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 30 YILDAN HATIRLADIKLARIM/1 Dünyayı değiştiren gün: 11 Eylül 2001 11.01.2015
2 30 YILDAN HATIRLADIKLARIM/2 Londra bombaları: 7 Temmuz 2005 11.01.2015
3 30 YILDAN HATIRLADIKLARIM/3 Gaffar Okkan suikastı: 24 Ocak 2001 30.01.2015
4 30 YILDAN HATIRLADIKLARIM/4 Çeyrek yüzyıllık dezenformasyon: Erdoğan-Abromowitz buluşması 02.02.2015
5 30 YILDAN HATIRLADIKLARIM/5 Fethullah Gülen ile serüvenim 05.02.2015
6 30 YILDAN HATIRLADIKLARIM/6 11-21 Ağustos 1994: Refah Partisi heyetiyle Güneydoğu’da 11 gün 13.02.2015
7 30 YILDAN HATIRLADIKLARIM/7 20 Ekim 1991 Genel Seçimleri: Baraja karşı Erbakan-Türkeş ittifakı 15.02.2015
8 30 YILDAN HATIRLADIKLARIM/8 27 Mart 1994 yerel seçimleri: Medyaya rağmen ve medya sayesinde RP’nin zaferi 21.02.2015
9 30 YILDAN HATIRLADIKLARIM/9 Erbakan Hoca ve ben 26.02.2015
10 30 YILDAN HATIRLADIKLARIM/10 29 Kasım 1987 Genel Seçimleri: İnci Baba nasıl milletvekili seçilemedi? 05.09.2015

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı