Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (10)

11.07.1995 Milliyet

Sağa yönelenler buruk

Refah Partisi’ne yakınlığıyla bilinen haftalık Yörünge dergisi, geçtiğimiz günlerde “İşte gerçek Alevilik” başlığıyla bir kapak dosyası hazırladı. Nazmi Nizami Sakallıoğlu’nun “Alevi Kuranı” diye sunulan kitabına cevaben hazırlanan dosyada “Aleviliğin düsturları” iddiasıyla bir metin yayınlandı.
Suriye ve Lübnanlı “80 Alevi âlim ve büyüğü” tarafından 1972’de hazırlanan bu metni “büyük bir mutlulukla” sundu. Ama ortada ciddi bir yanlış vardı: Yörünge, Alevilikle değil Caferi Şiiliğiyle ilgili bir metin yayınlamıştı!
İran’ın resmi mezhebi olan Caferilikle Alevilik arasındaki belki de tek ortak nokta her ikisinin de İslam’ın ilk yıllarında ortaya çıkan ayrılıkta Hz. Ali ve oğullarının tarafını tutmaları. Öte yandan ibadet konularında Sünnilikle Caferilik arasında çok büyük benzerlikler mevcut.
Alevilerin kendileri gibi ibadet etmemesini kabullenemeyen bazı Sünniler, onları Caferiliğe çağırabiliyor. Hatta İran yönetiminin de Anadolu Alevilerini Şiileştirmek yolunda sistemli çabaları olduğu iddia ediliyor. Örneğin Alevilik başlığı altında Caferilik anlatan yayınların bu ülke tarafından finanse edildiği de iddialar arasında.

ÇORUM ÖRNEĞİ
SHP’den seçilip DYP’ye geçen Çorum Milletvekili Cemal Şahin’in avukat oğlu Teoman Şahin, uzun bir süredir Alevileri Şiileştirme faaliyetleriyle dikkat çekiyor. “İran bağlantısını” kesinlikle reddeden Şahin yaptıklarının babasıyla bir ilgisi olmadığını da ısrarla belirtiyor.
Şahin ilk olarak “Aşura” adlı bir dergi çıkarmış. Çorum olaylarının geçtiği ünlü Milönü Mahallesi’nde “Ehl-i Beyt” adlı bir cami açmış. Alevilikle Caferiliğin aynı olduğunu vurgulayan Şahin, Bektaşiliği “Aleviliği Sünnileştirme” olarak yerden yere vuruyor.
Hacı Bektaş Veli karşıtlığının Alevi toplumunda uyandırdığı tepki nedeniyle zaten küçük olan grubun bir bölümü ayrılmış, halen aynı mahallede bir başka cami inşa ediyorlar.
Ehl-i Beyt Camii’ne gittiğimizde Muharrem ayı nedeniyle minarede siyah bayrak asılı olduğunu; girişte ise Kerbela olayıyla ilgili iki siyah pankart bulunduğunu görüyoruz. Cuma namazını kılanların sayısının otuzu aşmaması Alevilerin Şiiliğe pek de ilgi duymadığını gösteriyor.
Daha sonra bürosunda görüştüğümüz Teoman Şahin, yayınlanmak üzere konuşmak istemediğini belirtiyor ve bir süredir çıkartmakta olduğu “Ondört Masum” adlı derginin tüm sayılarını veriyor.
Kendisine RP’nin elindeki belediyede bazı yetkililerle yaptığımız bir sohbetten bahsediyoruz. “Alevilerle ilişkiniz nasıl?” sorusuna “Çok iyi. Ehl-i Beyt Camii’nin geliştirilmesine yardım edeceğiz” yanıtını aldığımızı söyleyip bir soru soruyoruz:
“Aleviliğin Sünnileştirilmek istendiğinden yakınıyorsunuz. Peki Sünnilerin size yönelik bu ilgisi neden?” Yanıtı çok kısa: "Dergide Sünnilere bakışımız yazılı.” Ama hiçbir sayıda bu somut soruya somut bir yanıt bulamıyoruz.

SAĞDA EKMEK YOK
Milliyetçi sağın Şiiliği İran’la özdeş gördüğü, bu tür girişimlere sıcak bakmadığı kesin. Ancak sağın, son dönemde Alevilere karşı ilgisinin artması esas olarak bu toplumun merkez soldan umudunu kesip bir nevi sahipsiz kalmasından kaynaklanıyor. Sağ, Alevi hareketinin radikal solla ilişkisinden de son derece rahatsız.
Özellikle MHP, Kürt milliyetçiliğine karşı Türk Alevilerini milliyetçileştirme yolunda girişimlerde bulunuyor.
Örneğin MHP lideri Alpaslan Türkeş, köşe yazarlarına “altı Alevi dedesinin partilerine katılıp Anadolu’yu karış karış gezdiğini” söyleme ihtiyacı duyuyor, ama nedense bu dedelerin adı belirsiz.
12 Eylül öncesi yaşanan Alevi katliamları nedeniyle MHP, Alevilerle ancak yeni yeni ilişki kurabilirken merkez sağın ilişkisi daha eskilere dayanıyor.
DYP kurucusu ve halen MKK üyesi olan Bektaşiliğin “Dedegan” kolunun en yaşlı ismi dede Yusuf Ulusoy, partisinin Aleviliğe bakışının “pek sıcak” olmadığını söylemekten çekinmiyor.
Son dönemde merkez sağa yönelenlerin de aynı burukluğu taşıdığı görülüyor. Örneğin “Alevi Bildirgesi”ni kaleme almış olan Akşam gazetesi yazarı Rıza Zelyut 27 Mart seçimlerinde İstanbul’da DYP adayı Bedrettin Dalan’ı desteklemişti. Zelyut deneyimini şöyle anlatıyor:
“Alevilerin kendini belli bir bölgeye hapsetmesine karşı olduğum için alternatif arıyordum. Ancak DYP Genel Merkezi bizi aldattı. Bize üçte bir oranında kontenjan ayrılacaktı. Vermediler. Bu bir arayıştı ve hayal kırıklığına uğradık. Artık kimseden umudum yok. Aleviler kendi başının çaresine bakmak zorunda. Galiba iş Alevi partisi noktasına varacak.”
Bir grup arkadaşıyla birlikte olaylı bir şekilde SHP’den ANAP’a geçen Türkiye İthalat ve İhracatçılar Derneği Başkanı Fermani Altun da umduğunu bulamayanlardan. Artık ANAP kongresini beklediğini söyleyen Altun, transferi öncesi Mesut Yılmaz’la uzun görüşmeler yaptığını, ama bugüne kadar hiçbir vaadin gerçekleşmediğini söylüyor.

*

Tanıl Bora: “MHP kibar inkârcı”
Kemal Çan’la birlikte kaleme aldığı "Devlet, Ocak, Dergâh" adlı kitaptan sonra geçtiğimiz günlerde “Milliyetçiliğin Kara Baharı" adlı kitabı yayınlanan araştırmacı gazeteci Tanıl Bora, MHP ve ülkücü hareketin Alevilere yönelik yeni stratejisini Milliyet için değerlendirdi:
Ülkücü hareket, 12 Eylül sonrasında siyaset yeniden “açıldığından" beri, “Alevi düşmanı“ görüntüsünden sıyrılma gayreti içinde. Bu gayret, ilkin, Aleviliğin de Müslümanlık olduğu, özünde Sünnilikten farklı bir şey olmadığı tezi terennüm edilerek sürdürüldü. İslamcı hareketin de başvurduğu, “Alevilik Hz. Ali’yi çok sevmekse biz de Aleviyiz" tekerlemesiyle simgelenen bu demagojik tutum, özgül Alevi kimliğini tanımazdan gelen, “kibar", bir inkârcılık aslında. “Aleviyim" diyene “estağfurullah" demek gibi bir şey.
Namık Kemal Zeybek’in Kültür Bakanlığı döneminde başlattığı Ahmet Yesevi seferberliği, ülkücü hareketin Alevilere dönük ideolojik stratejisinde yeni bir kanal açmasına ilham verdi. Aleviliğin tarihsel varlığı, Anadolu'yu Türkleştirme ve Müslümanlaştırma misyonuyla “şereflendirildi". Böylelikle Alevilik hem milliyetçilikle irtibatlandırılıyor, hem de Ahmet Yesevi ocağı üzerinden, Türk Sünniliğiyle aynı köke bağlanıyordu.
1990’larda, "Aleviliğe sempati" atağının bu millici ve daha rafine biçimi iyice belirginleşti. Alpaslan Türkeş muhtelif konuşmalarında Alevilerin “Oğuz soyundan temiz Türk oğlu Türkler" olduğunu söyledi. Ülkücü hareketin sözcüleri Aleviliğin “İslamiyetin Türkçe vaazedilişi olduğunu”, Alevilerin, “yüzyıllarca Arapçaya, Farsçaya geçit vermemiş has Türklüklerini" vurguladılar. 1995 Şubat ayında MHP Hacıbektaş teşkilatının açılış töreninde, MHP’li Kırşehir Belediye Başkanı Metin Çobanoğlu, “Türkçülük felsefesinin kaynağı Hacı Bektaş Veli kaynağından çıkmıştır" dedi. Böylece, MHP bünyesinde İslamcılaşma eğiliminin gerilemesine paralel olarak yeniden güçlenen Türkçülük çerçevesinde 1940’ların, 50’lilerin Türkçü ırkçılarının Alevilik hakkındaki düşüncelerinin yeniden zuhur ettiğini görüyoruz. O devrin Türkçüleri Alevilere, kapalı yaşadıkları için "başka ırklarla karışmamış", “öpöz" Türkler olarak bakarlardı. Bu “özcülük", Tahtacılar veya Adana yöresindeki Türkmen Aleviler gibi Alevi topluluklarına dönük MHP örgütlenmesinde alttan alta işlerlik bulabiliyor.

"ŞARTLI TAHLİYE"
MHP’nin Aleviliği milliyetçileştirme operasyonunun ilginç bir unsuru, Hacı Bektaş Veli’nin “Gelin canlar bir olalım, iri olalım, diri olalım” şiarını sık sık kullanması... Son zamanlarda devletin bütün dünya işlerini "anti-terör" penceresinden gören politikasıyla had safhada özdeşleşen MHP; bu şiarı, her şeyi milli birlik ve beraberlik kaydına bağlayan resmi ideolojinin bir motifi olarak kullanmaya çalışıyor.
Bütün hoş görünme çabalarına karşın, MHP'nin Aleviliğe verdiği statü, iyi halli hükümlülere tanınan “şartlı tahliye” statüsüne benziyor. Aleviliğin yıllarca ateistlik gibi yorumlanıp solcularca istismar edildiği doğrultusundaki yorum, ülkücülerin (tıpkı çoğu muhafazakâr ve devletçi İslamcı gibi) bu topluluğa “kader kurbanı” gözüyle bakmasını getiriyor. Biraz da (İslam hakkında) “bilinçsiz" oldukları için kolayca kandırılmış, onun için sapkınlıkları vs. hataları mazur görülebilecek bir topluluk gibi bahsediliyor Alevilerden. Ama çok uzun boylu olmayan, bir seferlik şans tanıyan bir mazuriyet...
MHP ve ülkücü hareket sözcüleri, bazı vesilelerle Alevilere "bir daha yanlış yapmamaları" doğrultusunda ihtar etmekten geri durmuyorlar. Örneğin 2 Temmuz Sıvas katliamının akabinde Erzurum-Yavi'de bir Sünni köyü basılarak çok sayıda köylünün katledilmesinden sonra ülkücü basın “PKK’yla yan yana getirilme çabalarına" karşı Alevileri uyarmıştı.
Mart’taki Gazi olaylarında da MHP ve ülkücü hareket sözcüleri polisin tahrikçiliği ve kıyıcılığı üzerinde hiç durmaksızın Alevi önderlerine "muhtıra" havasında “komünist tahrikçileri aranızdan uzaklaştırın" mesajları verdiler.
Gerek onlara "şartlı tahliye edilmiş hükümlü" veya istismara açık bilinçsiz topluluk muamelesi yapmasıyla, gerek 12 Eylül öncesi Sıvas, Çorum ve hele Maraş olaylarının tarihsel sorumluluğuyla, ülkücü hareketin Aleviler nezdinde sağlam, kalıcı ve yaygın bir sempati bulması zor görünüyor.

*

“Yol bir, sürek binbir” – Ersel Ergüz (10)

Alevilik ve İbadet


Aleviler Kuran’a Sünnilere göre çok farklı bir noktadan bakarlar. Onlara göre, kutsal kitaplar insanlara sunulan yasaknameler değildir. “Allah insanları emirnamelerle yönetmek isteseydi, özgür irade ve akıl vermezdi” derler.
Peygamber’in ölümünden 20 yıl sonra, Hz. Osman döneminde toplanan Kuran’a, Alevilerin büyük kısmı itiraz eder. Kimi Aleviye göre ise mevcut Kuran, Emeviler döneminde yazılmıştır.
İtirazlar, 6666 olan toplam ayet sayısının bugün 6287 olmasında, ayetlerin sıralanışındaki kronolojik hatalarda ve Kuran’ı yeniden yazdıran ve yazanların kişiliklerinde yoğunlaşır. Kuran’ın bazı ayetlerinin diğerlerini yürürlükten kaldırıldığına ilişkin açıklamalar Alevileri tatmin etmez. Alevi felsefesinde alem ve Kuran bir bütündür. Yaşamda var olan çelişkiler Kuran’da da yer alır. Olgun insanın görevi bunları uyum içine sokmaktır. Tıpkı, Hacı Bektaş’ın aslan ve ceylanı kucağına alarak uzlaştırması gibi.
Anadolu Alevileri insanı “konuşan Kuran” olarak görür, Kuran’ı ise insanı anlamak için başlıca kılavuz kabul eder.

HANGİ ŞERİAT?
Aleviliğin şeriat anlayışıyla Sünniliğin şeriat anlayışı arasında dağlar kadar fark vardır. Alevilikte olgun insan olmaya açılan dört kapıdan ilki şeriattır. Fuat Bozkurt’a göre bu kapının anlamı, dünyada kendine insanca bir yaşam kurmaktır. Hacı Bektaş, Sünni şeriatının yerine Türklerin ve Anadolu’nun diğer halklarının eski toplumsal kural ve pratiklerini geçirmiştir.
Alevi-Bektaşi inancında Allah’a ibadetin biçimsel olması şart değildir. İbadetin mekânı ve zamanı yoktur. Çalışmayı, “eline beline diline sahip”, kul hakkına saygılı olmak koşuluyla en büyük ibadet sayar. Kış aylarına denk gelen cuma gecelerini cemevinde ibadetle geçirir. Gerçek ibadet, yaşamın tümünü ibadet eder gibi temiz ve doğru yaşamaktır. Kuran’daki ayetlerin ve Peygamber’in hadislerinin iç anlamını (batın) bilenlerin, görünürdekilere (zahir) uymasına gerek yoktur.

İBADET FARKLILIĞI
Müslüman olmanın baş koşulu olan Kelime-i Şehadet, Aleviler tarafından da kabul görür. Ancak kimileri bu cümlenin sonuna “Aliyyul veliyullah” (Ali, Allah'ın velisidir) sözünü ekler.
Bu yakınlığı, İslam’ın diğer şartlarında görmek ise mümkün değildir. Aleviler namaz kılmaz. Namaza ve camiye ilgisizlik, Hz. Ali’nin camide öldürülmüş olmasıyla, minberlerden yüzyıllarca Ehl-i Beyt’e kötü sözler söylenmesi gibi gerekçelerle açıklanmaya çalışılır. Bozkurt’a göre ise bu tutum göçebe yaşam tarzının bir uzantısıdır.
Ramazan orucunun yerine tutulan 12 günlük Muharrem orucundan amaç, hem Kerbela şehitlerini anmak hem de nefsi eğitmektir. Oruç tutulan sürede gülüp eğlenilmez, elden geldiğince az su içilir, iştah açıcı yemekler yenmez. Sahursuz tutulan bir oruçtur.
İslam’ın dinsel vergi ve dayanışma sistemi zekâtın yerini Alevilikte “musahiplik” almıştır. Varlıklı müslümanlara şart olan hac vazifesi de Aleviler arasında rağbet görmez. Evrensel anlamda Ali ve Hüseyin’in mezarlarına, bölgesel anlamda da Hacı Bektaş ve Abdal Musa’ya giderler.

EHL-İ BEYT SEVGİSİ
Ehl-i Beyt sevgisini “Caferilik” denen sistemli felsefeye dönüştüren imam Cafer-i Sadık, Sünni inançtan farklı olmayan inanma ve ibadet kuralları sunar. “Buyruk”taki bu 21 kuraldan çok azı Anadolu Alevilerine seslenir. Ehl-i Beyt sevgisi ve matem günleri buyana bırakılacak olursa, namaz, ramazan orucu, kaza, kader konularındaki kurallara uymaları mümkün değildir. Alevi felsefesinin temel taşlarından olan tenasüh (ruh göçü) İmam Cafer tarafından benimsenmez.
Şiiler, ramazan orucunu farz olarak, muharrem orucunu da sevap kazanmak için tutarlar. Beş vakit namazı üç vakte sığdırırlar.

Yazının orjinal hali




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi ( EK) Fethullah Gülen: “Bütün Alevilerin ayaklarının altına başımı rahatlıkla koyabilirim” 14.07.1995
2 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (1) 02.07.1995
3 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (2) 03.07.1995
4 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (3) 04.07.1995
5 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (4) 05.07.1995
6 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (5) 06.07.1995
7 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (6) 07.07.1995
8 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (7) 08.07.1995
9 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (8) 09.07.1995
10 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (9) 10.07.1995
11 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (10) 11.07.1995
12 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (11) 12.07.1995
13 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (12) 13.07.1995

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı