Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (11)

12.07.1995 Milliyet

Gözler Devlette

Prof. Nur Vergin, 1981'de Fransızca kaleme aldığı “Din ve Muhalif Olmak: Bir Halk Dini Olarak Alevilik" başlıklı makalede, Alevilerin cumhuriyeti ve laiklik ilkesini baştan itibaren desteklediğini hatırlattıktan sonra şöyle devam ediyor: “Ne var ki, cumhuriyet devleti, Sünni İslam’ın topluma hakim olduğu Osmanlı devletinin tutumunu fiili hayatta yeniden üretmeye devam etmiştir. Çünkü devletin denetimine giren din işlerinden kastedilen, gerçekte, toplumun sadece ve sadece Sünni İslam’a dair meselelerini düzenlemektir. O halde, geçmiş zamanda tıpkı Sünni olmayan bir mezhebe hukuki bir varlık statüsü tanımayan Osmanlı devleti gibi, Kemalist devlette de Alevi toplulukları göz ardı edilebilmektedir."
Alevilerin çoğu Prof. Vergin’in tespitlerine katılıyor. Ancak Alevi hareketini Atatürkçülükle bağdaştıran hatırı sayılır bir kesim, bu olumsuz tablonun Atatürk’ün ölümünden sonra ortaya çıktığını iddia ediyor.

Alevi hareketinin devlete yönelik eleştirisi üç noktada odaklanıyor:
1) Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Sünni bir kurum olması;
2) Mecburi din derslerinde yalnızca Sünniliğin anlatılması;
3) Devletin resmi ideolojisinin Sünni-Türk sentezine dönüştürülüp laiklikten uzaklaşılması. Ancak talep konusunda Aleviler farklı tutum izliyor. Prof. İzzettin Doğan’ın başını çektiği yaklaşım, Alevilerin de Diyanet’te özerk bir şekilde temsilini isterken, sola yakın olanlar "laiklik gereği” bu teşkilatın lağvedilmesini ve din işlerinin cemaatlere bırakılmasını savunuyor.
Yine Prof. Doğan ve onun gibi düşünenler din derslerinde Aleviliğin de anlatılmasını talep ederken, ikinci grup bunun kaldırılmasını şart koşuyor.

DİYANETİN GÖRÜŞÜ
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, son dönemde Alevilerin yoğunlaşan çıkışlarının teşkilatı huzursuz ettiğini söylüyor. Diyanet, kendini savunmak için “Diyanet” dergisinin Ocak 1992 tarihli sayısında Aleviliği kapak dosyası yaptı. Bu dosyada görüşülen çok sayıda "Alevi", devleti, Diyanet’i övdü, Sünniler hakkında çok olumlu sözler etti. Bu dosya Prof. Ahmet Yaşar Ocak'ın şu sözlerini hatırlatıyor:
“Şu veya bu sebeple Sünniliğe yakınlaşmış veya Sünnileşmiş belli sayıdaki Aleviyi öne çıkartarak günümüzde bazı çevrelerce seslendirilmek istenen Sünnileşmiş Alevilik anlayışı, Aleviliğin tarihi ve aktüel çizgisini ve yapısını, dolayısıyla asıl Alevi-Bektaşi toplumunu kesinlikle temsil etmez.”
Geçen üç yıl içinde çok fazla şeyin değişmediğini Mehmet Nuri Yılmaz’la yaptığımız röportajda anlıyoruz. Yılmaz, Alevilerin büyük çoğunluğunun namaz kıldığını Gaziantep yöresini örnek göstererek öne sürüyor ve “Bu sene hacda çok sayıda Alevi vatandaş da vardı” diyor.
Yılmaz, ayrılıkları ise şu şekilde yorumluyor: “Aslında Ehl-i Beyt sevgisi bakımından aramızda pek fark yok. Onlar bizi Emevi taraftarı olmakla itham ediyorlar, halbuki Sünniliğin Emevilikle de bir ilgisi yok. Biz onların içerisinden bir tek Ömer bin Abdülaziz’i severiz. Devlet de, hocalarımız da Alevileri ihmal etmiş; camiye gelenler horlanmış. Artık böyle bir mesele olmaması lazım. Alevi vatandaşlarımız şifahi kültürden kitabi kültüre yönelirlerse bu meseleler o zaman kalkar. Alevi de ‘Ben müslümanım’ dediğine göre, müslümanın kitabı Kuran-ı Kerim’dir. O kitap etrafında birleşirsek aramızda mesele kalmaz. Osmanlı döneminde onlar itilmese, sürülmese, hor görülmese belki bu tür ihtilaflar olmazdı.”
Alevilerin Diyanet’te temsilini, “Diyanet’te mezhepler temsil edilmiyor. Eskiden belki vardı, ama şimdi mezhep taassubu yok. Müslümanları iman, ibadet, ahlak yönünden aydınlatma görevi Diyanet’e verilmiş. Alevi de müslüman olduğuna göre ona da hizmet ediyoruz” gerekçesiyle imkânsız gören Yılmaz, zaten Aleviliği bir mezhep olarak da görmüyor: “Alevi neyi temsil edecek? Cemevinde cem ayini yapıyor. Ben Aleviliği bir tarikat havası içinde görüyorum. Tarikatların Diyanet’te temsili ise imkânsız.”
Yılmaz, Diyanet’in lağvı önermesine ise şiddetle karşı çıkıyor. “Türkiye böyle bir şeyi kaldıramaz. Buranın feshedilmesi halinde ülkenin hem dini, hem milli birliği bozulur. Ama özerk bir yapıya kavuşturulmasını istiyoruz."
Son olarak Yılmaz’a cemevlerini soruyoruz. Yılmaz, şu karşılığı veriyor: "Peygamber zamanından beri insanlar camide ibadet ediyor. Bir milyarı aşkın insan aptal mı yani? Cemevi caminin yerini tutmaz. Biz onların cemevine bir şey demiyoruz; bildiğim kadarıyla dergâh gibi bir yer.”

*

“Yol bir, sürek binbir” – Ersel Ergüz (11)

Kırklar Meclisi ve Cem


“Hz. Muhammed Mirac’a çıkarken yolunu kükreyen bir aslan keser. Gaipten gelen bir ses, parmağındaki yüzüğü aslanın ağzına atmasını ister. Hz. Muhammed bu isteğe uyar, yoluna devam eder. Miraç'ta Allah’la 90 bin kelam konuşur. Bunun 30 bini “sırr-ı hakikat” olup Hz. Ali’de kalmıştır. Allah’la görüştükten sonra şehre dönen Hz. Muhammed yolda bir dergâha rastlar. Peygamber olduğunu söyleyerek içeri girmek ister. Aldığı yanıt şöyledir:
“Peygamberliğini ümmetine eyle. Bizim aramıza peygamber sığmaz."
Gaipten gelen ses imdadına yetişmekte gecikmez. “Ben sizden biriyim. Bir insanım” yanıtından sonra kapı açılır.
Hz. Muhammed içeride 39 kişilik bir meclisle karşılaşır. 22’si erkek, 17’si kadındır. Tesadüfen Hz. Ali’nin yanına oturur.
“Size kimler denir” diye sorar, “Kırklar” yanıtını alır. Kırkıncı can Selman-ı Pak, Pars’tadır.
Hz. Muhammed, "Birimiz kırkımız, kırkımız birimiz" diyen meclisten bunu kanıtlamasını ister. Hz. Ali’nin kolu bıçakla çizildiğinde her canın kolundan bir damla kan akar. Pencereden gelen ise Selman-ı Pak’ın kanıdır. Sonra Hz. Ali kolunu bağlar, hepsinin kanaması durur. Selman-ı Pak, Pars’tan dönüşünde bir üzüm tanesi getirir. Hz. Muhammed üzümü ezer; çıkan demi içen Kırklar hep birlikte mest olur, “Ya Allah "deyip Semah dönerler. Peygamber de onlara katılır. Hz. Muhammed, Miraç’a çıkarken aslana verdiği yüzüğü, Kırklar’ın piri olduğunu öğrendiği Ali’nin parmağında görür ve onu bağrına basar."

AYİN-İ CEM
Yukarıdaki "Kırklar Meclisi" söylencesi, Alevilikte dinsel ve sosyal örgütlenmeye kaynak oluşturur. Miraç’tan geriye cem, dem ve semah miras kalmıştır.
İbadetin abecesi olan ayin-i cem, Alevilikte ve Bektaşilikte bazı farklılıklar taşır. Alevilerin köylerine döndükleri kış aylarında toplumsal etkinlikler canlanır. Geleneksel Alevi cemlerinin soğuk kış akşamlarında yoğunlaşması bu yüzdendir. "Zakir"in bağlama eşliğinde Ali, Ehl-i Beyt, 12 İmamlar ve Kerbela katliamı üzerine Hatayi, Fuzuli, Pir Sultan Abdal, Nesimi, Virani, Yemini, Kaygusuz Abdal gibi ulu ozanlardan nefesler, duvazlar ve gülbenkler okuduğu cemde, dede halkın sorunlarını da dinler, küskünler barıştırılır.
Cem esnasında herkes yüz yüze bakacak şekilde oturur. “Halka namazı" adı verilen tek veya iki rekat namaz kılınır, kadınlı erkekli semah dönülür. “Oniki hizmet” denilen hizmetler yerine getirilir. Kurban kesilir, lokmalar dağıtılır.
Bu dinsel törenler çeşitli vesilelerle yapılır ve sınıflanır: Görgü cemi, Musahip ayini, Abdal Musa kurbanı, Kerbela ayini, koldan kopan erkanı, baş okutma erkanı, ikrar cemi... Tarikata girmek isteyen talibin tek başına katıldığı sonuncu cem türü tümüyle Bektaşiliğe özgüdür.
Abdal Musa, Nevruz ve Hıdrellez için yapılan cemler, toplumu birleştirmeyi amaçlayan ve şenlik havasında geçen törenlerdir. Musahip ayinleri ve görgü cemlerinin aksine bütün Alevi toplumunun katılımına açıktır.
Ayin-i cem’ler ve bu törenin yürümesini sağlayan “oniki hizmet", Anadolu Aleviliği çatısı altında toplanan Trakya Bektaşileri, Tahtacılar, Çepniler, Kürtler, Zazalar, Araplar vb. yerel ve etnik unsurlardan aldığı çeşitli renklerle günümüze kadar ulaşmıştır.

*

Prof. Ahmet Yaşar Ocak:

“Tarikat değil, mezhep”


Alevilik üzerine bilimsel araştırmalar denince, Fransız Irene Mellkoff ile onun öğrencisi Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Prof. Ahmet Yaşar Ocak akla geliyor. Kendisi Sünni olan Prof. Ocak, politik olarak ise sağ çizgiye yakın. Fakat devletin, milliyetçilerin ve İslamcılann Aleviliğe bakışına çok sert eleştiriler yöneltiyor. Prof. Ocak'ın, çeşitli yazı ve konuşmalarından bazı bölümler sunuyoruz:
- Devlet adamlarının, Alevi-Sünni farklılığını “iç ve dış mihrakların Türkiye’yi bölmek için uydurdukları suni bir ayırım olduğu” şeklindeki gerçek dışı tezi bir yana bırakıp faydasız birlik-beraberlik çağrıları yapmaktan vazgeçerek, bunun, tarihin bugüne taşıdığı bir ayırım olduğunu artık kabul etmesi şarttır.
- Nasıl birtakım vatandaşlarımız kendilerine Kürt diyorlarsa -resmi tez istediği kadar böyle bir kavim, Kürtçe diye bir dil yok desin- ve önemli olan, o vatandaşların fiilen Türkçeden başka bir dil kullanmaları ve kendilerini nasıl hissettikleriyse, bugün eğer kendilerine Alevi diyen ve kendilerini tarihten gelen bir kimlikle, Sünnilerden pek çok bakımdan farklı gören vatandaşlarımız varsa, önemli olan onların kendilerine böyle farklı bir kimlik biçmiş olmalarıdır. Bu kimlik eğer tanınmak istenmez ve Sünni kesim veya devlet tarafından kendilerine biçilen kimliğe zorla sokulmak istenirlerse işte asıl tahrikler o zaman faaliyet alanı bulacaktır.
- Sünnilerln artık kabul etmesi gereken ve bugün dayatan gerçek şudur: Alevilik İslamı baltalamak isteyen birtakım çevrelerin uydurdukları bir sapkınlık değil, Türklerin müslüman olmaya başladıkları tarihsel şartların şevkiyle tabii olarak teşekkül eden bir halk İslamıdır ve tarihin bir mirasıdır. Bugün Sünni çevrelerde mevcut Alevilik hakkındaki bilgiler, tarihi gerçeklerin değil, 16. yüzyıldan bu yana sürüp gelen yanlış ve kasıtlı geleneksel inanç ve kanaatlerin ürünüdür.
- İslam tarihinde Sünniliğin dışında pek çok mezhebin ortaya çıktığını, bunların pek çok konuda Sünnilikle taban tabana zıt inanç ve doktrinlere sahip olduğunu kabul edenler, nedense Aleviliğin bir heterodoks İslam anlayışı olduğunu bir türlü kabullenmeyip onu Sünnilikten pek farkı yokmuş gibi değerlendirmekte pek ısrarlıdırlar. Bektaşilik bir tarikattır, ama Alevilik güçlü tasavvufi yapısına rağmen bir tarikat değildir, heterodoks bir İslam mezhebidir.
- Aleviliği yalnızca ve basit olarak, hilafet meselesinde “Hz. Ali taraftarlığı" şeklinde anlamak, bununla bağlantılı olarak da Aleviliğin başlangıcını o döneme götürmek tamamen tarih dışı ve zaman dışı, dolayısıyla gerçek dışı bir anlayıştır, yanlıştır.
- Alevilikte Hz. Ali, Sünnilikteki Hz. Ali’den çok daha başka bir anlam ifade eder. O bir kült konusudur. “Alevilik Hz. Ali’yi sevmek ve onun gibi yaşamaktır” sözü belki Sünnilik açısından doğrudur, ama Aleviler için hiçbir anlamı yoktur.
- Alevilik meselesi, bir yandan 1950 sonrası şehirleşmeyle başlayan ve son on yılda dünyadaki yeni değişim rüzgârlarının etkisiyle hareket eden Alevi kesiminin kendi kimliğini keşfetme çabasının ürünüdür. Diğer yandan Sünni kesime mensup sınırlı ve belirli çevrelerde 1979 İran İslam İhtilali'nin kazandırdığı ivme ile İslam’ın radikal ve fondamantalist bir söylem kazanmasına gösterilen tepkinin bir sonucu olarak gündeme gelmiştir.
- Alevilik, bugün iki şeyi mutlaka yapmak zorundadır: 1) Tarihine, bu tarihin ördüğü inanç sistemine ve bu sistemin yarattığı kültüre olan geleneksel yaklaşımını, modem bilimsel metotlarla bir eleştiri süzgecinden geçirmeli (aynı işlemi Sünnilerin de mutlaka yapmaları şarttır); 2) Alevilik kadar Sünniliğin de Türk İslamının bir başka cephesini oluşturduğunu ve Türkiye'de Sünnilerin de bulunduğunu unutmadan birlikte barış içinde yaşamanın yollarını onlarla birlikte aramalıdırlar.
- Aleviliği bir ihtilal ideolojisi gibi göstermeye çalışanlar, belki Türkiye tarihinde zaman zaman heterodoks İslamın birtakım isyanların ideolojisi olarak kullanılmış olmasından yola çıkıyorlar. Fakat Alevilik münhasıran bu maksat için oluşturulmuş bir ideoloji değildir.

*

ONİKİ HİZMET NEDİR?

Mürşid – Pir: Cemi yöneten dededir.
Rehber: Görgüsü yapılanlara ve ceme katılanlara yardımcı olur. Dede olmadığında cemi yönetebilir.
Gözcü: Cemde düzeni sağlar.
Çerağcı (Delici): Aydınlatmadan sorumludur.
Zakir (Sazandar): Deyiş, duvaz ve nefesleri saz ile söyler.
Faraşçı (Süpürgeci): Cem bittiğinde sembolik biçimde ortalığı süpürür.
Saka (Dolucu – İbrikçi): Şerbet veya dem dağıtır.
Sofracı (Kurbancı): Kurban ve lokma işlerinden sorumludur.
Pervane (Semahçı): Esas olarak köyde ve cemde güvenliği sağlar.
Peykçi: Cemi haber verir.
İznikçi: Temizliği sağlar.
Bekçi: Giren çıkanı kontrol eder.

Yazının orjinal hali




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi ( EK) Fethullah Gülen: “Bütün Alevilerin ayaklarının altına başımı rahatlıkla koyabilirim” 14.07.1995
2 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (1) 02.07.1995
3 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (2) 03.07.1995
4 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (3) 04.07.1995
5 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (4) 05.07.1995
6 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (5) 06.07.1995
7 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (6) 07.07.1995
8 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (7) 08.07.1995
9 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (8) 09.07.1995
10 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (9) 10.07.1995
11 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (10) 11.07.1995
12 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (11) 12.07.1995
13 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (12) 13.07.1995

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı