Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (5)

06.07.1995 Milliyet

ALEVİ PARTİSİ" YILAN HİKÂYESİNE DÖNDÜ
Gönüllerde “Parti” Dillerde “Cephe”


Alevi hareketi içinde merkez soldan, özellikle eski SHP - yeni CHP’den hoşnut kimse bulmak imkânsıza yakın. Yıllardır merkez sol partileri neredeyse blok halinde desteklemiş olan Alevilerin hoşnutsuzluğu yalnızca sosyal demokrasinin tüm Türkiye genelinde günden güne itibar ve etki kaybetmesinden kaynaklanmıyor.
1978’te Kahramanmaraş’ta yaşanan Alevi katliamı sırasında Bülent Ecevit başbakandı. 2 Temmuz 1993’te ise hükümet ortağı SHP, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü’nün anında gelişmelerden haberdar edilmesine rağmen Sıvas katliamını engelleyemedi. Ardından Gazi Mahallesi’nde güvenlik güçlerinin ölümlere neden olduğu iddiaları gelince Aleviler ciddi sorgulamalara yöneldi.

PARTİYİ KİM İSTİYOR?
Bu sürece damgasını “Alevi partisi” tartışmaları vurdu. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Murtaza Demir’in Avustralya’da yaptığı bir açıklamanın Aydınlık gazetesinde yayınlanmasıyla birlikte gündeme gelen bu öneri tabanda ve bazı Alevi kuruluşlarının yönetici kademelerinde geniş yankı buldu. Ancak 1966’da kurulduğunda parlak bir çıkış yapmasına rağmen zaman içinde hızla marjinalleşen Birlik Partisi örneği nedeniyle kimse şu ana kadar bu öneriyi hayata geçirmeye kalkışamadı.
Örneğin Demir, kesinlikle bir “Alevi partisi”ne karşı olduğunu, yazının başlığının Aydınlık tarafından atıldığını söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Ülkemizde demokratikleşme ve laikliğin gerçek anlamda kurumlaşmasını talep eden ve bu anlamda bir kitle partisinin eksikliğini kabul eden, örgütlü ve örgütsüz diğer demokrasi güçleriyle birlikte kurulacak yeni bir partiyi savunuyoruz.”
Ne var ki yakın bir zamana kadar PSAKD’de görev yapan yazar Ali Balkız, Demir’in samimi olmadığını ileri sürüyor: “Kendisinin Temmuz 1993’teki demeci tartışıldı ve mahkûm edildi. Sonunda geri adım attı. Bu arada Avrupa Federasyonu (AABF) ve Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği (HBVKD) partiye sıcak bakınca aralarında bir yarış başladı. Demir, bu yarışta başkanlık yarışını kaybedince çizgisini değiştirdi, diğerleri ise sürdürüyor.”
Demir, Balkız’ın kendisiyle ilgili iddialarını yalanlamakla birlikte, başkalarının parti kurma çabası içinde olduğunu, isimlerini zikretmeden doğruluyor.
Alevi kuruluşları içinde genellikle birlikte hareket etmeleriyle dikkat çeken AABF ve HBVKD yöneticileri ise parti konusunda hevesli olduklarına dair iddiaları doğrulayacak hiçbir resmi açıklama yapmıyorlar. Sıvas katliamından itibaren "laik - demokratik blok” çağrısını tekrarlayan bu iki kuruluşun, parti tartışmalarını toptan mahkum edici sert çıkış yapmamaları da anlamlı bulunuyor.

ÇARESİZLİK
Semah Kültür Vakfı Başkanı Lütfü Kaleli “merkez sola kilitlenme" yazgısından kurtulma sürecinde bir başka kilitlenme yaşadıklarını belirtiyor: “Gövde, solu seslendirerek gelmiş. Bugün sol söylemin tıkandığını görüyor ve seçim yapılsa kime oy vereceğini bilemiyor. İş dönüp dolaşıp Alevi partisine geliyor, ama onun da marjinalleşmeye yol açacağını herkes görüyor. Kısacası seçeneksiz durumdayız.”
Şahkulu Sultan Vakfı yöneticisi Reha Çamuroğlu da aynı kitlenmeyi başka sözcüklerle tarif ediyor: “Alevilerin yürekleri hâlâ merkez sola bağlı, ama ortada bir merkez sol olduğu çok tartışmalı. Çözüm şimdilik belirsiz, ama CHP’nin Alevilerin gözünde çözüm olmaktan çıktığı da kesin.”

CEPHE MÜMKÜN MÜ?
Çamuroğlu, tabanın Alevi partisi konusundaki ikircikli durumunu da şöyle tasvir ediyor: “Alevilerin toplumun diğer kesimleriyle çok yoğun ilişkileri var ve bunların kesilmesini istemiyorlar. Öte yandan özellikle yurtdışında çok geniş bir taban ‘bizim de kimliğimizi canlandıran siyasi bir örgütümüz olsun, biz de dünyanın her sorununa Alevice yaklaşabilelim’ şeklinde bir eğilime sahip. Buna hasret duyuyorlar. Açık konuşmak gerekirse, 'Sünnilerin RP’si var, bu kadar başarı kazanıyor, niye bizim olmasın?’ duygusu da etkili.”
Alevi partisine bakışı ne olursa olsun, büyük çoğunluk “yeni bir sol kitle partisi" ya da “laik - demokratik blok hareketi” gibi isimler altında, laiklik, demokrasi, insan hakları gibi temeller üzerine bir cephenin inşasının gerekliğinde birleşiyor.
İşte bu noktada Alevi partisi önermesi yeniden ortaya çıkabiliyor. Böyle bir cephede yer alması düşünülen diğer güçlerin ataletinin aksine yoğun bir hareketlilik içinde olan Alevilerin bazı temsilcilerinin şöyle bir mantık yürüttüğü görülüyor:
“Kimsenin bir şey yapacağı yok. İlk aşamada yanımıza he kadar güç çekebiliyorsak onlarla partiyi (veya bloğu) oluşturalım, zamanla diğerleri de buna katılırlar; katılmak zorunda kalırlar.” Ancak bu mantığın felakete yol açabileceğini düşünenler de var. Örneğin Murtaza Demir şöyle konuşuyor: “Biz başlayalım, gerisi gelir mantığı yanlıştır. Çünkü başlangıçtaki ilk heyecan çok önemlidir. Başlarsınız ve bir bakarsınız arkanızdan kimse gelmiyor.”

*

“Yol bir, sürek binbir” – Ersel Ergüz (5)

Alevilik ve Türklük


1240 yılında patlak veren Babailer İsyanı’nın önemi, Anadolu Aleviliğinin büyük bir toplumsal güce sahip olduğunu kanıtlamasıdır. Sünni tarihçilerin, “bozguncu, deli, müslüman düşmanı bir baldırıçıplak” gibi gösterdikleri Baba İshak Anadolu Selçuklu ordularını tam 12 kez bozguna uğratmış, ancak paralı Frank askerlerinin devreye girmesiyle yenilmiştir.
Prof. Fuat Bozkurt, Baba İlyas’ın Amasya Kalesi’nde sıkıştırılması üzerine halifelerinden Baba İshak’ın başlattığı dinsel görünümlü bu ayaklanmayı 11. ve 13. yüzyıldaki iki göç dalgasının Anadolu’da ortaya çıkardığı koşulların bir ürünü olarak niteler.

"AKILSIZ TÜRKLER"
Bozkurt’a göre, ilk ve küçük göç dalgası 1071’deki Malazgirt zaferinden sonra yaşanacak ve Anadolu’ya gelen Türkmenler, şehirlere yerleşerek yerli nüfusun yaşam tarzını benimseyecektir. 13. yüzyılda Moğolların önünden kaçan Türkmenler ise, Arap ve İran etkisinden uzak, eski inanç ve törelerini yaşatmaktadır. Selçuklu, onları Doğu ve Orta Anadolu bozkırlarına yerleştirir.
13. yüzyılın bariz özelliği, şehirlere yerleşmiş olanların Sünni eğilimli, kırsal yaşamı seçen Türkmenlerin ise Alevi olmalarıdır. Yerleşikler, Türkmenleri, “etrak-ı bi-idrak” (akılsız Türkler), Türkmenler de yerleşikleri “yatuk” (tembel) diye suçlarlar. Bozkurt ve daha birçokları, Babailer İsyanı’nı toprak düzeninin köylüler ve göçebeler aleyhine bozulması, sürekli göçlerin yol açtığı toprak kıtlığına, Türkmenlere yabancılaşmış (İranlılaşmış) Anadolu Selçuklu yönetiminin, göçebelere karşı yerleşiklerin tarafını tutmasına bağlar.
Reha Çamuroğlu, “Tarih, Heterodoksi ve Babailer” adlı kitabında, Malazgirt’in anahtar tarih olmadığını, 1071’den önce de Türklerin Anadolu’ya geldiğini öne sürer. Buradaki Rum, Ermeni, Kürt halklarla ilişki hep savaş biçiminde olmamış, sosyal ilişkiler de kurulmuştur. 9. yüzyılda Doğu Roma devletine ve kiliseye karşı ayaklanan, Hıristiyanlığın bütün biçimsel ibadetlerini reddeden radikal dinsel akım Paulusculuk da varlığını sürdürmektedir. Babailer İsyanı’na Hıristiyanların da yoğun olarak katılması bu varlığın ve 200 yıllık bir kaynaşmanın sonucudur.
Yine Çamuroğlu’na göre bu ayaklanmayı sadece göçebe Türkmenlere mal etmek yanlış olur. İsyana göçebe, köylü, hıristiyan, şehirlerin en alt katmanlarında yer alan çırak işçiler de katılmıştır.
Babai İsyanı’nın sonuçları, gerekçelerinden daha önemlidir. Ayaklanmanın geliştiği Halep, Malatya, Sıvas, Amasya, Tokat ve Kırşehir Alevilerin yoğun yerleşim alanları olmuştur. Çamuroğlu’na göre, Anadolu Selçuklularının siyasi çöküşünü tarihsel bir nokta ile göstermek gerekirse, bu tarih 1243 Kösedağ yenilgisi değil, 1240 olmalıdır. Bundan sonraki yaklaşık 60 yıl, meşru bir siyasi iktidar olmadan yaşanacak ve kıyımdan kurtulan heterodoks dervişler Anadolu’nun dört bir yanına dağılarak düşüncelerini yayacaktır.

HACI BEKTAŞ VELİ
Anadolu Alevilerinin ezici bir ekseriyette pir olarak kabul ettiği Hacı Bektaş Veli’nin yaşamına ilişkin bilgiler, ölümünden çok sonra yazılan “Vilayetname”ye dayanır. Ancak bu kitapta yer alan, gerçek değil mitolojik bir yaşam öyküsüdür.
Hacı Bektaş’ın halifelerinden biri olduğu söylenmesine karşın, Baba İlyas’la ilişkisinin düzeyi belli değildir. Babai İsyanı’na katıldığına ait bir belge yoktur. Ancak kardeşi Menteş bu ayaklanmaya katılmış ve idam edilmiştir. En güçlü ihtimal, Hacı Bektaş’ın bu ayaklanmayı en azından gördüğü ve hemen ardından bugünkü Hacı Bektaş ilçesinin bulunduğu Sulucakarahöyük’e gelip yerleştiğidir.
O, ayaklanmadan arta kalan Haydari, Torlak, Kalenderi, Hurufi yani Alevi özellikli birçok tarikat üyesini etrafında toplayarak, çağdaş Anadolu yöneticileriyle uyum ve barış içinde yaşadı. Baba İlyas’ın toplumsal ve siyasal yönü ağır basan eylemi, Hacı Bektaş’ın şahsında, Türk töre ve geleneklerinin ağır bastığı dinsel bir akım biçiminde karşımıza çıkar.

*

Doğan Taşdelen: “Alevilikle sağ bağdaşmaz”
Türkiye’nin en büyük ilçesi olan Ankara Çankaya’nın belediye başkanlığını üst üste iki kez kazanan Doğan Taşdelen, sosyal demokrat hareket içinde Alevi tabanla diyaloğunu koruyabilen önemli birkaç isimden biri. Kendisi de Alevi kökenli olan Taşdelen, partisi CHP’ye yöneltilen eleştiriler ve muhtemel “Alevi partisi" hakkındaki görüşlerini anlattı:
Alevi topluluğunun merkez sol partileri desteklemekten vazgeçeceği iddiaları sizce gerçek mi?
Taşdelen: Eğer merkez sol, bu gelinen koşullara ve ortama uygun parti programı geliştiremez, iç sorunlarını çözemez, kitlelerin taleplerini yerine getiremezse, devletin demokratikleştirilmesi için ciddi çabalar gösteremez, laik cumhuriyetin korunması ve geliştirilmesi konusunda yeterli güvenceyi veremezse Alevilerin -hepsinin olmasa bile- ayrı bir destek arayışına ya da örgütlenmeye gidebileceklerini düşünüyorum. Ama ben, CHP’nin bu gerçeği gördüğünü ve en kısa sürede, tüm Türkiye’yi kucaklayan, cumhuriyetin temellerini koruyan parti kimliğine yeniden kavuşacağına inanıyorum.
Aleviler, yüzyıllardır baskılara uğradıkları için hep muhalefette olmuşlardır. Bugün ise egemen güçler Alevilerin ülke genelindeki etkinliklerinin ve güçlerinin farkına vardıkları için onlara hoş görünmeye çalışıyor. Sağ partiler de transferler yapmaya uğraşıyor. Ancak, sağ dünya görüşü Alevilikle bağdaşmaz. Aleviler, çeşitli partilerde yer almışlardır ama bunların hepsi sol partiler olmuştur. Çünkü:
Aleviler, sorunlarına çözüm ararken sol bir kitle partisi içinde, hiçbir ayrımcılığa maruz kalmadan, kardeşlik ve dayanışma içinde olmaya devam etmelidirler. Çünkü bu çözümler, Türkiye’nin demokratikleşmesi, çağdaşlaşması ve insan haklarına önem vermesi halinde sağlanabilecektir. Bu da sadece Alevilerin değil, bütün Türkiye’nin gayretiyle olabilecek gelişmelerdir. Ben, CHP’nin bu gerçekleri gördüğünü ve en kısa sürede tüm Türkiye’yi kucaklayan, toplumsal barışı sağlayan ve halka tekrar umut veren bir parti olacağına inanıyorum.
Bağımsız bir Alevi partisi kurulması yönündeki tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Taşdelen: Doğru bulmuyorum. Dinsel temele dayanan siyasal örgütlenmeler, ilk başta bazı çevrelere güç kazandırsa bile, uzun vadede ülkemizdeki birlik ve beraberliği bozacak ciddi bir tehlikeye neden olur. Alevi partisi de dinsel örgütlenmeye dayalı diğer sağ partilerle aynı noktaya düşebilir.
Ayrıca, insanlar, eşitlik, özgürlük, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi kavramlar etrafında buluşmalıdır. Eğer Alevi partisi kurarsanız, insanları bir noktaya sıkıştırmış olursunuz.
Alevi partisi kurmak isteyenler iktidar istiyorlarsa, anti demokratiktirler. Alevi partisi kurmakla, çoğulculuğu peşinen reddediyorlar ve marjinal kalmayı kabul ediyorlar demektir.
Çünkü mezhebi, ırkı ne olursa olsun, ortak özlemleri olan insanların kurdukları kitle partileri iktidara gelebilir. Irksal, mezhepsel ayırımcılık, en büyük gericiliktir. Alevilikte de zaten böyle ayırımcılıklara yer yoktur, insan sevgisi, insanların dayanışması vardır.

*

ALEVİ İSYANLARI
1239-1240 Babailer
1420 Şeyh Bedreddin
1511 Şah Kulu
1512 Nur Ali Halife
1518 Bozoklu Celal
1519 Şeyh Veli
1526 Baba Zünnun
1526 Atmaca
1527 Zünnunoğlu
1527 Domuzoğlu – Yenicebey
1529 Şeyh Seydi
1578 Düzmece Şah İsmail
1580 Şah Geldi
1587 – 1590 Pir Sultan Abdal
1638 Sakarya Şeyhi

Kaynak: Osmanlı’da Alevi Ayaklanmaları, Baki Öz, Ant Yayınları.

Yazının orjinal hali




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi ( EK) Fethullah Gülen: “Bütün Alevilerin ayaklarının altına başımı rahatlıkla koyabilirim” 14.07.1995
2 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (1) 02.07.1995
3 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (2) 03.07.1995
4 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (3) 04.07.1995
5 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (4) 05.07.1995
6 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (5) 06.07.1995
7 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (6) 07.07.1995
8 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (7) 08.07.1995
9 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (8) 09.07.1995
10 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (9) 10.07.1995
11 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (10) 11.07.1995
12 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (11) 12.07.1995
13 Değişim Sürecinde Alevi Hareketi (12) 13.07.1995

Son makaleler (10)
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
05.11.2024 Hatem Ete ile söyleşi: Bahçeli ile Erdoğan ayrışıyor mu?
03.11.2024 Fethullah Gülen öldüğüyle kaldı
01.11.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (239): Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandı - CHP ne yapacak?
30.10.2024 Transatlantik: ABD seçimlerine son 5 - Türkiye’de çözüm süreci tartışmaları İsrail’in İran’a cevabı
27.10.2024 Ertuğrul Özkök niçin Fethullah Gülen’i çok sevmişti?
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı